Allah katında makbul din, sadece İslâm’dır. İslâm’ın dışında hiçbir din kabule şayân değildir. Çünkü kabul edilecek ameller, şüphesiz, Allah Teâlâ’nın râzı olduğu ve karşılığında mükâfat vereceği amellerdir. Nitekim bir âyet-i kerîmede “Allah ancak takvâ sahiplerinin ibâdetini kabul eder” (Mâide 5/27) buyrulur.
İslâm’ın dışındaki diğer dinler Hak katında makbul olmadığı için, onlara uyanlar âhirette büyük bir hüsrana uğrayacaklardır. Çünkü onlar yaptıkları iyi amellerin sevabından mahrum kalacakları gibi, bir de can yakıcı bir azaba gireceklerdir. Dünyada iken yapamadıkları amel-i sâlihlere hasret ve bâtıl dinleri uğruna katlandıkları çilelere pişmanlık da bu hüsrana eklenecektir. Buna göre inkâr içinde bulunanların bir an önce iman şerefine ermek için can atmaları gerektiği gibi, mü’minler de imanlarını koruma hususunda son derece gayretli olmalıdırlar.
İslâm’dan başka din arama çabası içine girmenin hüsranla sonuçlanacak beyhude bir gayret olduğu belirtilmektedir. 83. âyette kullanılan “begā” fiili normal sınırın üstüne çıkan bir isteği, bu âyette kullanılan “ibtegā” fiili ise arayış çabası içine girmeyi ifade ettiğinden (bk. Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât, “bğy” md.), burada âyetin baş kısmına “kim İslâm’dan başka bir din arama çabası içine girerse” şeklinde mâna verilmiştir.
Râzî iman ve islâmın kapsamı konusunda bu âyetten çıkan anlamla Hucurât sûresinin 14. âyetinden anlaşılan mâna arasındaki farklılığa işaret eder ve bunların uzlaştırılması için birini dinî terim diğerini sözlük anlamına göre yorumlamayı önerir. M. Reşîd Rızâ bu yaklaşımı eleştirir ve onun bu konudaki açıklamalarını kapalı ve birbiri ile uyumsuz bulur (krş. Râzî, VIII, 126; Reşîd Rızâ, III, 358-361; bu konuda ayrıca bk. Hucurât 49/14, 17).
Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 1 Sayfa: 624