âkıbet: Bir iş veya durumun sonu, sonuç.
ameliye: Uygulama.
atıf: 1. Yöneltme, çevirme. 2. İlişkili bulma. 3. Gönderme.
cetbeced: Atalardan beri, soyca.
dahli olmak: Bir işe karışmış olmak, bir işte parmağı olmak.
delalet: Kılavuzluk, aracılık.
efkârıumumiye: Kamuoyu.
esasen: Başından, temelinden, kökeninden.
hacalet: Utanma.
izafilik: Görelilik.
izzetinefs: Kişilik onuru.
lahza: Zamanın bölünemeyecek kadar kısa bir parçası, an.
mağrur: Kurumlu, gururlu, kibirli, kendini beğenmiş.
metanet: Metin olma, dayanma, dayanıklılık, sağlamlık.
mihanik: Mekanik.
muharrir: Yazar.
murdar: 1. Kirli, pis, 2. Dinî kurallara uygun olarak kesilmemiş olan (hayvan).
muvaffakiyet: Başarı.
müteessir: Üzülmüş, üzüntülü.
müverrih: Tarih yazan kimse, tarihçi.
necabet: Temiz bir soydan gelme, soyluluk.
pespaye: Alçak, soysuz, aşağılık.
realite: Gerçeklik.
riyazi: Matematik, geometri vb. bilimlerle ilgili olan.
şecere: Soy ağacı.
tabii: 1. Doğada olan, doğada bulunan. Olağan, alışılmış, 2. Her zamanki gibi olan, beklenildiği gibi.
tahrif: Bir şeyin aslını bozma, kalem oynatma, değiştirme.
tafsilat: Ayrıntı, ayrıntılı açıklama.
takribî: Yaklaşık.
teveccüh: Bir yana doğru yönelme, yüzünü çevirme. Güler yüz gösterme, yakınlık duyma, hoşlanma, sevme.
velinimet: Birine, etkisi yaşadıkça sürecek bir iyilik ve bağışta bulunan kimse.
vesika: Belge.