ahali: Halk, topluluk.
akçe: Küçük gümüş para.
âyan: Bir kentin ileri gelenleri.
bedestan: Kapalı çarşı.
berâyâ: Osmanlı Devletiʼnde halkın vergiden muaf tutulan kısmı.
cebeli: Osmanlı Devleti'nde, savaş sırasında tımar, zeamet sahiplerinin dirlikleri oranına
göre yanlarında götürmekle yükümlü bulundukları atlı asker.
çeribaşı: Alay beyi.
dârülhâdis: Dinî bilgilerin verildiği eğitim kurumu.
eşraf: Bir yerin sözü geçenleri, ileri gelenleri.
hafız: Kurʼan-ı Kerimʼi ezbere bilen kimse.
hâsılı: Sözün kısası, kısacası.
hass-ı hümâyun: Padişah tarafından verilmiş kutlu, uğurlu arazi.
kayd-ı hayat şartı: Yaşadığı müddetçe.
kethüdâ: Osmanlı Dönemiʼnde zengin kişilerin ya da devlet büyüklerinin emrinde çalışan, onların işlerini gören kimse.
mâmur: Bayındır.
mescit: Genellikle minaresiz, küçük cami.
meşrû: Yasal.
mihrab: Cami, mescit vb. yerlerde Kâbe yönünü gösteren, duvarda bulunan ve imama ayrılmış olan oyuk veya girintili yer.
nâhiye: Bucak.
nakibülleşrâf: Osmanlıda ilmiye sınıfına mensup, istediğinde padişahla görüşebilen ayrıcalıklı ve saygın bir kurum.
reâya: Osmanlı Devletiʼnde halkın vergi veren kısmı.
zeâmet: Tımar.