Üzüntü, keder ve benzeri sıkıntılı durumlar biz insanlar içindir. Yaşayan her kişinin derdi vardır. Dertsiz kimse ararsanız ancak mezarda bulursunuz. Kişinin derdi ancak ölünce biter.
Herkesin kendine göre bir derdi, sıkıntısı vardır. Yaşayan her insan dertten, çileden yakasını kurtarabilmiş değildir. Yaşadıkça da kurtaramayacaktır. Dolayısıyla dertsiz insan ancak mezarda bulunur. Bu demektir ki, insan dertten ancak ölünce kurtulacaktır.
Dünyada dertsiz hiçbir kimse yoktur.
Herkesin başında büyük veya küçük bir dert mutlaka vardır. İnsan ölmediği müddetçe de dertlerin ardı arkası kesilmez. Biri biterken diğeri başlar. Ancak mezar, bütün dünya dertlerinin sonu olup amellerimize göre ya mutlak huzur ve rahatlık veya dünya dertlerini hiçe saydıran bir elem ve ıztırap yurdudur. O hâlde iyi bir kul olmaya çalışmak gerekir. Madem ki dünyada dertlere son yoktur, o hâlde dünyayı hepten silip dert edinmemek en iyisidir. Ancak önce Allah'tan korkmalı, O'ndan utanmalıdır. Allah'tan utanması olmayan kişinin kullardan saklayacak ve utanacak bir hâli olamaz. Her türlü kötülüğü açıkça yapar.
Nitekim hiçbir şey sır olarak kalamaz. Allah'ın bildiği bir şey, zamanla kullar tarafından da sezilip bilinir. (Ayrıca bk. Allah bilir; ama kul da sezer.) Gizli ve kanunsuz yapılan işlerin mutlaka açığa çıkacağını vurgulamak üzere söylenir.