Açık oturum nedir

Toplumun ya bir kanadım, ya da tümünü ilgilendiren ana sorunlar üzerinde, bu sorunlara derin bilgisi ve denemesi bulunan kişilerin bir masa başında toplanarak tartışmalarına ve sonucu bir foruma götürmelerine açık oturum denmektedir.

Açık oturum nedir

Açık oturum, bir salonda toplanan dinleyicilerin gözü önünde yürütülebildiği gibi, radyoda ve televizyonda da yapılabilmektedir. Ancak radyo ve televizyonda foruma gitmek, yani dinleyici ve seyircilerin de görüş ve düşüncelerine başvurmak olanağı yoktur. Sadece dinleyici ya da seyircilerin, telefonla, konuya açıklık getirilmesi bakımından, oturuma katılanlara, birtakım sorular yöneltmelerine olanak vardır.

Yapı ve yöntem yönünden açık oturum da paneli andırır. Çeşitli görüş ve düşüncelere sahip bir konuşmacı grubunun, büyük bir dinleyici topluluğu önünde birlikte tartışıp birlikte düşünmeleridir. Konuşmacıların sayısı sınırlı olur. Genellikle bu kişiler üzerinde tartışılacak konu alanında tanınmış kişiler olmalıdır. Açık oturumların konusu da geniş halk yığınlarını ilgilendirici bir nitelik taşımalıdır. Daha doğrusu bir sorunu içinde barındırmalıdır. Hemen belirtelim ki, açık oturumun seçilen konu üzerinde sağlıklı bir tartışma havası içinde yürümesi büyük ölçüde oturumu yönetecek kişinin tutumuna bağlıdır. Zamanı iyi kullanma, konuşmacılara eşit süre tanıma, zaman zaman soracağı sorularla konuşmacıların konuya bakış açılarını sınırlandırma ya da genişletme, yöneticinin tutumunu belirleyen niteliklerdir.

Açık oturumda konuşmalar, hem genel bir toplantıda çeşitli meslek dallarından seçilmiş bir grup tarafından yapılan tartışma şeklinde panel bir biçim; hem münazara, hem de bir sofra sohbeti rahatlığı içinde, aynı konu üzerinde bir sıra gözeterek yapılan konuşmalar anlamındaki sempozyum niteliğindedir. Bu tür açık oturumlarda konu, ayrı açılardan ele alınarak tartışılır.

Panel ve sempozyum niteliği taşıyan açık oturumlarda, konuşmacıların değişik iş kollarından seçilmelerinin nedeni, o konunun belli bir görüş açısı içinde kalmasını önlemektir. Örneğin tarımsal kalkınmamızın nasıl sağlanacağı konusunda yapılan bir açık oturumda, tarımcı, veteriner, eğitimci, gazeteci gibi türlü meslek adamlarım bir araya getirmek yararlı olur.

Açık oturumda başkanın görevleri

Açık oturumu, konu üzerinde bilgisi bulunan bir başkan yönetir.

1- Başkan konuyu ortaya koyar,

2- Oturumun planını ortaya koyar.

3- Bir Bira gözeterek ve oturumun süresine göre konuşmaları sınırlayarak konuşmacılara söz verir.

4- Arada söze karışarak, ya da söz keserek, oturumda ortaya çıkması öngörülen fikrin belirlenmesi için bazı noktaların açıklanmasını konuşmacıdan isteyebilir.

5- Konuşmacıların birbirlerine karşı kişisel sataşmalarda bulunmalarını önler. Oturum bitince, konuşmaların ve konuşmalardan çıkan görüş ayrılıklarının, birleşme noktalarının bir özetini yaparak oturumun vardığı sonucu belirtir.

Açık oturumda konuşmacıların özellikleri

Açık oturuma katılan konuşmacıların, iyi hazırlanmış olmaları, önemli toplum sorunlarının bir çözüme bağlanmasına ışık tutacak sağlam fikir ve düşünceler getirmeleri yanında, kendilerini dinleyenlere, televizyonda seyredenlere ve tartışma arkadaşlarına karşı saygılı olmaları, unutulmaması gereken koşullardandır.

Açık oturumun özellikleri

1- Yapı ve yöntem yönünden açık oturum da paneli andırır. Çeşitli görüş ve düşüncelere sahip bir konuşmacı grubunun, büyük bir dinleyici topluluğu önünde birlikte tartışıp birlikte düşünmeleridir.

2- Konuşmacıların sayısı sınırlıdır. Genellikle bu kişiler, üzerinde tartışılacak konu alanında tanınmış kişilerdir.

3- Açık oturumların konusu da geniş halk yığınlarını ilgilendirici bir nitelik taşır. Daha doğrusu bir sorunu içinde barındırır. Hemen belirtelim ki, açık oturumun seçilen konu üzerinde sağlıklı bir tartışma havası içinde yürümesi büyük ölçüde oturumu yönetecek kişinin tutumuna bağlıdır.

4- Zamanı iyi kullanma, konuşmacılara eşit süre tanıma, zaman zaman soracağı sorularla konuşmacıların konuya bakış açılarını sınırlandırma ya da genişletme, yöneticinin tutumunu belirleyen niteliklerdir.

Öğrenciler, bazı münazara konuları üzerinde, sınıf içi ve okul çapında açık oturumlar düzenlemek suretiyle bu alanda da kendilerini eğitmelidirler. Okullardaki açık oturumlarda, küçük toplum sorunları üzerinde durulabileceği gibi, okul içi sorunlara da eğilmek olanağı vardır.

Açık oturumlar günümüzde büyükçe bir salonda, geniş bir dinleyici topluluğu önünde yapıldığı gibi, radyo ve televizyonda da yapılmaktadır. İster salonlarda yapılsın, ister radyo ve televizyonda, konunun ve konuşmacıların iyi seçilmesi, seçilen konunun herkesi ilgilendirecek yönler içermesi, konunun önceden duyurulması açık oturumu düzenleyen kişi ve kuramların göz önünde bulunduracakları noktalardır.

Açık Oturum Örneği:

Yerel ve bize özgü eski değerlerden nasıl yararlanabiliriz? Cemal Süreya bir şiirinde, “Gözleri göz değil, gözistan” diyor. Burada “gözistan” kelimesinin çok eski bir şiir geleneğinden geldiği apaçık ortadadır. Modern Türk şiirinde böylesine halka halka bir geçmişi özümleme, bir çağrışım zenginliği, dolgunluğu taşıdığı için, milli bir yan da vardır. (......)

Gevgilili — Ortada iki yönlü bir eğilim var. Bir yanda insanın yüzyıllardır süregelen geleneği, makineleşmenin kendisini standart, kişiliksiz hale getirmesine karşı koyuyor, öte yanda da, yeni teknoloji, onun getirdiği yepyeni sosyal düzen, çok daha büyük toplumsal ve kollektif eğilimleri besliyor. Sayın Berk, bu ikili çatışmanın şiire ne şekilde yansıdığı kanısındasınız? Şiirin, bu çelişkilerin çözümüne katkıları olabilir mi? Türkiye’de de eski geleneklerle yeni eğilimler, şiirde nelere yol açıyor?

Berk — Sayın Prof. Kaplan, çağdaş toplumun insanları makineleştirmesi ve yabancılaşma sorununu ortaya koydu. Yabancılaşma sorunu anamalcı toplumların bir sorunudur. Gerçekten anamalcı toplumlarda bu sorun Sayın Prof. Kaplan’ın anlattığı biçimde görülüyor. (......)

Ozanın bu iki çatışma arasındaki yeri, yani ulusallık sorununa gelince: Bu da bir kişi olarak bu geçmişi yüklenmek, bugünü kavrayabilmek demektir. Yaratıcı, sonunda bir kişidir. Bütün bir toplumun, bütün bir insanlığın halini yaşayan kişidir. Buraya toplumla, dünyayla, kendisi ile bütünleşerek geliyor. Bütün bu geçmişi bugünü, kendisinin yaptığı zaman vardır. Ulusallık, bu anlamda, bir kişi olmaktır. (......)

Gevgilili — Sayın Süreya, yarına kalabilecek, uluslararası alanda Türkiye’nin şarkısını söyleyebilecek şiir, sizce nasıl oluşturulabilir? Yeni Türk şiirinde hangi özelliklerle karşı karşıyayız?

Süreya — Şiir üzerine kafa yormak şimdilik, ilerdeki bir şiir üzerine düşünmek değil de, mevcut şiir üzerine düşünmek biçiminde olabilir. Şimdiye kadar olan şiir üzerinde düşündüğümüz zaman, şiir üzerinde kafa yoruyoruz demektir.

Bugün dünya şiirine baktığımız zaman çok yönlü bir şiirle karşılaşıyoruz. Türk şiiri de çok yönlü bir durumdadır. Artık dünyada, sanatta, özellikle şiirde büyük ulus - küçük ulus farkı kalmamıştır. Her ulusun dünya sanatına katkısı söz konusu olabilmektedir. Kısaca dünya, iyice küçülmüş, bir yerde bazı sorunlar ve koşullar iç içe girmiştir. Bu, sanatta da belli bir ölçünün üstünde evrensele açılmayı gerektirmektedir.

Peki evrensele nasıl açılabiliriz ve dünya sanatına nasıl bir katkımız olabilir? Bu, ancak ulusal planda sanatımızla bir varlık haline gelerek olabilir; evrensele ancak ulusallaşma süreci içinden geçerek gidebiliriz. (......)

Gevgilili — Sayın Prof. Kaplan, yığınların radyo, televizyon gibi basit ve standartlaştırıcı araçlarla karşı karşıya bulunduğu bir çağda, şiir ve genel olarak sanat, bu üstten standartlaştırmalara, basitleştirmelere karşı ne tür bir yeni derinlikler getirebilir? Böyle bir derinlik, başarmak için nicedir

👍 BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan, isimsiz ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Eğitim Sistem yapılan yorumlardan sorumlu değildir.

SORU & CEVAP Haberleri