Bire bin katmak; çok abartmak: Hiç merak etmeyin, hep bire bin katarak anlatır. Y. K. Karaosmanoğlu.
Endazeyi kaçırmak; fazla abartmak, ölçüyü kaçırmak: Endazeyi kaçırmışsındır çancı ustası, dedi, olmayacak bahse sürersin emmi oğlumu. K. Bilbaşar.
Gözünde büyütmek; bir kimseyi, olayı veya şeyi abartmak:
Bir zamanlar gözünde büyüttüğü adama bir nevi minnet borcu edası olmalıydı bu. O. Aysu.
Habbeyi kubbe yapmak; önemsiz bir şeyi abartmak:
Arkadaşım İrfan’ın habbeyi nasıl kubbe yaptığını çok iyi bilirim. O. C. Kaygılı.
Yüksekten uçmak
1) Yükseklerde dolaşmak;
2) Argo palavra atmak, çok abartmak.
Pireyi deve yapmak; küçük basit bir olayı büyütüp mesele yapmak, aşırı abartmak
Devede kulak
1. Kıyaslanan şeyler arasındaki orantısızlığı belli etmek için kullanılır.
2. Bütüne göre çok ufak bir parça