4. Ünite Ünitemize Hazırlanalım
Dünya ve ahiret dengesinden ne anlıyorsunuz? Fikirlerinizi arkadaşlarınızla paylaşınız.
Ahiret; ölümden sonra insanların tekrar dirilmesiyle başlayan ve ebediyen devam eden hayatın adıdır. İnsanın yaratılış gayesi bilinmeden, dünyadaki hadiselerin sebebi anlaşılamaz. Ahiret; ebedi ceza ve mükâfatlar yeri, dünya ise ahiretin imtihan yeridir.
Allah'ın emir ve yasaklarına uymakla çeşitli sıkıntılar çekilecek, itaat edenle isyan eden birbirlerinden ayrılacaktır. İnsan inanıp çalıştığı, dünya ve ahiretini kazandığı zaman yükselmeye, bu dengeyi kaybedince de çökmeye mahkumdur. Gerçekten insan; Allah'ı tanıyan, O'na ibadet eden, ticaret, teknoloji, ilimle uğraşan, gökleri yerleri keşfe çalışan bir varlıktır.
Kâinatta her şeyin bir yaratılış gayesi olduğu gibi, elbette mükerrem bir varlık olarak yaratılmış insanoğlunun da yaratılış gayesi vardır. Bu gaye de hem dünya hem ahiret için çalışması, ikisini yan yana yürütmesidir.
Cenab-ı Allah buyuruyor ki; “Allah'ın sana verdiği (maldan harcayıp) ahiret yurdunu ara. Dünyadan nasibini de unutma.” (Kassas-77) insanın birini seçip, diğerinden kopmasının, Allah'ın dininde hiçbir dayanağı yoktur.
İnsanın ibadet etmesi, dünya için çalışmasına mani değildir. Her ikisini de beraber yürütmesi mümkündür. Örneğin bir kadın; temizliğini yapması, misafirliğe gitmesi, misafir ağırlaması, çocuğu ile ilgilenmesi vs. Ve aynı zamanda beş vakit namazını kılması mümkündür. Eli çalışırken dili Allah'ı zikretmesine mani değildir.
İslam'da mabede girmeden de ibadet etme imkanı vardır. Ancak mabette yapılan ibadet 27 derece daha sevaptır. İslam'ın üstünlüğü buradadır. İnsanın üstünlüğü de, hem dünyaya hem ahirete çalışmasındadır. İnsan hem dünya hem ahiret hayatı için yaratılmıştır. İnsanın değeri buradadır.
Zariyat suresi 56. ayette Cenab-ı Allah; “Ben cinleri ve insanları ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.” Buyurarak insanları ahiret için ibadete çağırırken diğer taraftan Necm suresinde: “”İnsan ancak çalıştığına erişir. Ve elbette ki çalışmasını yakında görecektir.” Diyerek insanı mutlak surette çalışmaya teşvik etmektedir.
Çalışmanın, gayretin neticesi hem dünyada hem de ahirette kendini gösterecektir. Dünya çalışma, yorulma, mesafe kat etme yeridir. Yerine göre gayret, yerine göre sabır ve sebat, yerine göre de neticenin güzelliğini görme yeri iken, ahiret hayatı sadece neticenin elde edildiği cefanın değil, sefanın sürüldüğü yerdir.
Dünya ve ahiret dengesi kefeli teraziye benzer. Bir tarafa yüklenmek dengenin bozulmasını ahengin yok olduğunu gösterir. En mükemmeli teraziyi eşit noktada tutabilmektir.
Rabbim bizleri, dünya-ahiret terazisini aynı dengede tutabilenlerden eylesin. Selam ve dua ile...
Birine yardım ettiğiniz zaman neler hissediyorsunuz? Duygularınızı sınıfta arkadaşlarınızla paylaşınız.
"-Bir kişiye yardım ettiğim zaman kendimi hem maddi yönden hem de manevi yönden huzurlu hisederim.
Yardım ettiğim kişinin mutluluğu karşısında ben de mutlu olurum. Bu sayede iyilik de kazanmış olurum. Bu huzur, sevinç, refah duygusunu tekrar yaşamak için yine iyilik yapmak isterim.-"
Sevdiğiniz şeylerden (Allah yolunda) harcamadıkça iyiye eremezsiniz. Her ne harcarsanız, Allah onu hakkıyla bilir. Âli İmrân suresi, 92.ayet. Bir kimseye yardım eden kimse, ilk önce hissedeceği mutluluk Allah’ın bu ayetteki emrini yerine getirmesinden dolayıdır. Allah emirlerini yerine getiren insanlar, O’nun rızasını kazanacağını bildiğinden kendilerini çok huzurlu hissederler.
İhtiyaç sahibi insanlara sahip çıkmak onlara yardımlarda bulunmak insan olarak sorumluluğumuz bir vazifemizdir. İnsan olarak bizim diğer insanlarda yardımda bulunmak, kendimizin insanlara faydalı bir insan olarak göreceğimizden, kendimizle barışık, huzurlu bir insan oluruz. Bu aldığımız huzur yaptığımız diğer hal ve davranışlarımıza yansıyacak, çevresiyle barışık, çevresi tarafından sayılan, sevilen bir insan olmamızı sağlayacaktır.
İnsanları mutlu ettikçe mutlu olabileceğimizi unutmamız lazım.
Sadaka vermek deyince aklınıza ne geliyor? Sınıfta arkadaşlarınızla paylaşınız.
Allah rızası için fakirlere verilen mal, para, ilim gibi insanın muhtaç olduğu herhangi bir şeye sadaka denir. Sadaka farz, nâfile bütün yardımlara şâmil olduğu için, zekâta da sadaka denilmektedir. Fakat sadaka deyince, ilk akla gelen nâfile sadakalardır. Sadaka vermekte, dünyevî ve uhrevî pek çok faydalar vardır. Bu faydaları şu şekilde sıralayabiliriz:
İfrat: Herhangi bir konuda çok ileri gitme, ölçüyü aşma, aşırı davranma, taşkınlık, tefrit karşıtı
Tefrit: Herhangi bir konuda geride kalma, yeterli ölçüde olmama durumu
Ahlâkî bir kavram olarak ifrat, ahlâkî davranışların kaynağı olan psikolojik yeteneklerin işleyişinde itidal noktasının ilerisine geçen sapmalar demektir. İfratın karşıtı tefrittir. İfrat, söz ve fiillerde ileri gitmek, tefrit de gevşek ve ihmalkâr davranmak, çabuklukta çok geri kalmak demektir.