Avrupa’daki tüm gelişmeler durmuşken İslam coğrafyası gelişmektedir. Yapılan çeviriler ile Müslüman bilginler Yunan ve Batı felsefesi ile tanışmış, bunu kendi düşünce biçimlerine adapte etmiş, üzerinde çalıştıkları kuramların eksik yanlarını tamamlamışlardır. Aynı dönemde (yine çevirinin büyük etkisiyle) İslam topraklarında tıp, astronomi, edebiyat, felsefe gibi pek çok alanda muazzam gelişmeler görünmüştür.
Çeviri etkinliği tarih boyunca farklı medeniyetler arasında bir dil ve kültür etkileşimi oluşması için köprü görevi görmüştür. Hatta etimolojisi incelendiğinde Laince'de çeviri anlamına gelen translatum kelimesinin, "toprak/ülke değiştirmek" anlamına geldiği görülür.
Felsefenin Yunanistan'da doğduğunu söyleyebiliriz. Uzun süre Atina çevrelerinde sürdürülen bir etkinlik olan felsefe, daha sonraki yıllarda Bizans imparatorluğunun da aracılığıyla Hristiyanlığın hükmettiği topraklara yayılmıştır. Hristiyanlığın Yunan felsefesine yeni bir bakış açısı kazandırmasıyla Avrupa medeniyeti felsefe ile tanışmıştır. (Bu yüzden bugün bile Avrupa kültür ve medeniyetini anlamak için Yunan ve Hristiyan etkisini iyi bilmek gerekir.)
Felsefenin yolculuğu Avrupa'da son bulmamış, Arap yarımadasında serpilerek büyümeye devam etmiştir. Avrupa'da Orta Çağ'ın hakim olduğu, hiçbir gelişmeye izin verilmediği, kilise otoritesinin her şeyin üzerinde tutulduğu bu dönemde Avrupa'daki tüm gelişmeler durmuşken İslam coğrafyası gelişmektedir. Yapılan çeviriler ile Müslüman bilginler Yunan ve Batı felsefesi ile tanışmış, bunu kendi düşünce biçimlerine adapte etmiş, üzerinde çalıştıkları kuramların eksik yanlarını tamamlamışlardır. Aynı dönemde (yine çevirinin büyük etkisiyle) İslam topraklarında tıp, astronomi, edebiyat, felsefe gibi pek çok alanda muazzam gelişmeler görünmüştür.