Birçok yazar bu konuda yazı yazdı, tartışma programları düzenlendi ve konu ile ilgili yüzlerce rapor yayınladı. İşte bu raporlardan biri de içinde bulunduğum Pedagoji Derneği’ne ait.
Türkiye’ye eğitim sisteminde köklü bir değişikliğin arifesinde. Sistemi destekleyenler de var bu sisteme karşı çıkanlarda. Eğitime dair haberler, bugün olduğu kadar hiçbir zaman ülke gündemini meşgul etmemişti. Birçok yazar bu konuda yazı yazdı, tartışma programları düzenlendi ve konu ile ilgili yüzlerce rapor yayınladı. İşte bu raporlardan biri de içinde bulunduğum Pedagoji Derneği’ne ait. Olayın tartışamaya neden olan beş farklı alanında derneğimizin kamuoyu ile paylaştığı görüşün bir kısmını aşağıya aldım. Birçok eğitimciye fikir vermesi açısından faydalı olabilir. Politikacılara düşense bu gibi raporları dikkate alarak en doğru adımı belirlemektir. Umarız çoğumuzun içine sinen güzel bir eğitim sistemi, ülkemizin kazancı olur.
“…
Zorunlu Eğitim Zorla Eğitime Dönüşmesin
Yeni sistemle birlikte ilk atılan adımlardan biri zorunlu eğitimin 12 yıla çıkarılmasıdır. Ülkemizin genel eğitim düzeyini ve okullaşma oranını yükseltmek için zorunlu eğitimin süresini arttırmak makul görünebilir. Ancak bizce zorunlu eğitim tek başına kaliteli eğitim anlamına gelmemektedir. Eğitimin süresine yatırım yapmaktan öte eğitimin içeriğine yatırım yapılmalıdır. Bununla birlikte zorunlu eğitim öğrenciye zorla verilecek eğitim anlamına gelmemelidir. Eğer, eğitim süresi boyunca çocuklar zorla okula götürülüp, sıraya oturtturulup, zorla onlara bir şeyler öğretilmeye çalışılacaksa, derneğimiz buna karşıdır. Çünkü çocuk dünyasında zorlama ile yapılan her işlem o dünyanın kırılmasına ve o dünyada yaralar açılmasına sebep olmaktadır. Eğitimin planlayıcıları eğitimin zorunluluk süresini 12 yıla çıkarırken, eğitimi daha keyifli, daha istenilebilir hale getirmenin yollarını da aramak durumundadır. Bu amaçla, eğitimin planlanmasında, müfredatta, okulların fiziki şartlarında, eğitimcilerin motivasyonunda ve öğrenciye yaklaşım yöntemlerinde iyileştirmeler yapmak gerekmektedir. Kısacası, öğrenme zorla değil keyifle yapılan bir süreç haline dönüştürülmelidir.
4+4+4 Pedagojik Açıdan Daha Uygun
Sekiz yıl boyunca kesintisiz olarak aynı okulda verilen eğitim, pedagojik açıdan çeşitli sakıncalar içermekteydi. Ergenlik dönemine girmiş gençlerle, minik öğrencilerin bir arada bulunmasının pek çok sakıncası bulunuyordu. Minik öğrenciler, koridorlarda büyük abileri/ablaları tarafından itilip kakılabiliyor, kantin sırasında ezilebiliyordu. Dahası büyükler tarafından küçüklere yapılan taciz olayları birkaç defa medya gündemine de düşmüştü. Bunun yanında yine büyük öğrencilerden bazılarının küçüklerin harçlıklarına ve beslenmelerine zorla el koyduğu biliniyordu. Büyük öğrencilerin olumsuz konuşma ve davranışları küçükler tarafından örnek alınabiliyordu. Tüm bu yaşanan olumsuzluklar nedeniyle ergenlik dönemine girmiş öğrencilerin farklı okullarda öğrenim görmesi daha doğru görünmektedir. Yeni sistemin buna imkan vermesi yerindedir. Farklı gelişim özelliklerine ve ilgi alanlarına sahip öğrencilerin okullarını ayırmak doğru bir adımdır.
Çocukların gelişim süreçleri dikkate alındığında ilk sekiz yılı 5+3 yerine 4+4 olarak bölmek daha makul görünmektedir. Çünkü zaman içinde ülkemizde ergenliğe giriş yaşı, tüm dünyada olduğu gibi erken yaşlara gerilemektedir. Çocuklarımızın 11-12 yaşında ergenliğe girdiğini düşündüğümüzde ilk dört sınıftan sonra yapılan ayırım pedagojik olarak doğrudur.
Eğitimde Esneklik Şart
Eğitimin haddizatında esnek bir eylem olması beklenir. Çünkü eğitimi alan çocuklar farklı ilgilere, yeteneklere, beklentilere, öğrenme stiline, zekâ türüne ve kültüre sahiptir. Çok farklı heterojen gruba verilen eğitim, ne kadar esnek ve çeşitli olursa eğitimden elde edilen sonuç o kadar iyi olmaktadır. Geçmişte ülkemizde uygulanan eğitim sistemleri, maalesef katı sistemlerdir. Müfredatın, ders saatlerinin, teneffüs sürelerinin, kıyafetlerin, sınavların, eğitimin başlangıç ve bitiş tarihlerinin tamamen merkezi bir sistem tarafından belirlenmesi yeni eğitim tekniklerini uygulamaya fırsat vermemiştir. Derneğimiz eğitim sisteminin olabildiğince esnek olmasından yanadır. Bu açıdan bakıldığında açık öğretim, ev okulu, alternatif okul, uzaktan eğitim, yatay-dikey geçişler gibi uygulamalar eğitime esneklik katacak uygulamalardır ve tarafımızca desteklenmektedir. Bununla birlikte müfredatta, eğitim planlamalarında, kıyafette tanınacak esnekliklere de gerek vardır. Aile bu esnek sistem içerisinde çocuğu için en uygun olanı seçebilmelidir. Çocukların eğitimi birinci derecede ailenin sorumluluğundadır ve devlet ailelere talep ettikleri seçenekleri sunmakla yükümlüdür.
Şüphesiz her esneklik çeşitli riskleri içermektedir. Yukarıda saydığımız esnek uygulamalar çocuk gelin sayısının artması, çocuk işçi sayısının çoğalması gibi sonuçları doğurabilir. Bu nedenle eğitimde esneklik yapılırken olası riskler göz önüne alınmalı ve ona göre planlama yapılmalıdır. Olası riskleri ortadan kaldırma yolu olarak katı bir eğitim sistemi kurmak ise eğitim adına yapılacak büyük yanlışlardan biri olacaktır.
Erken Mesleki Yönlendirme Doğru Değil
Sistemin öngördüğü konulardan biri de ilk dört yıldan sonra mesleki yönlendirme yapılmasıdır. Ancak bu dönem, çocukların bir mesleğe yönlendirilmesi için çok erkendir. Çocuğun kişilik gelişimi devam etmekte ve çocuk kendini henüz tanımamaktadır. Mesleki yönlendirmenin bu nedenle ikinci dörtten sonraya bırakılması daha doğru bir adım olacaktır. Bununla birlikte ilk dört yıldan sonra çocukların ilgi alanına göre geniş seçmeli dersler koymak daha doğru olacaktır. Meslek edindiren değil, meslekleri tanıtan seçmeli dersler çocukların kendilerini ve meslekleri tanımasına ve ikinci dördün sonrasında daha doğru tercih yapmalarına yardımcı olacaktır.
Okula Başlamak için 5 Çok Erken
Derneğimiz çocukların erken yaşta okula başlatılmasına şiddetle karşıdır. Öncelikle bu durum çocukların ciddi bir müfredata, eğitim programına ve ödevlere tabi tutulması ile çocukluklarının ve oyun zamanlarının elinden alınması anlamına gelmektedir. Küçük dünyaları renkli ve eğlenceli anaokulu programı yerine yoğun müfredatlı, kalabalık sınıflarda verilen bir eğitime almak sakıncalıdır. Bunun yanında çocukların gelişim düzeyi göz önüne alındığında, ilkokul birinci sınıfın müfredatı 5 yaş çocukları için uygun değildir. Bilişsel gelişim olarak, çocuklar altı yaş sonrasında sembollerle öğrenmeye, mantık yürütmeye, bilgiyi işlemeye hazır hale gelmektedir. Bu nedenle eğitime başlama yaşını erkene alınmak yerine, anaokulunun yaygınlaştırılmasını hedeflemek gerekmektedir.”