1950-1960 dönemi, Demokrat Parti iktidarının hem siyasi hem de edebî alanda etkisini gösterdiği önemli yıllardır. Çok partili dönemde Türk romanı siyasi, ekonomik ve sosyal şartların eserlere yansıması açısından çeşitlilik gösterir. 1950’li yıllardan itibaren yoksul çevrelerdeki insanların hayatları romanlarda daha geniş şekilde yer bulur. Bu dönemde Orhan Kemal işçi sorunlarını ve kenar mahallerde yaşanan yoksul hayatı; Kemal Bilbaşar özellikle Doğu Anadolu’daki ağa-köylü ya da ağa- memur ilişkilerinin yarattığı problemleri; Samim Kocagöz, Talip Apaydın, Fakir Baykurt gibi toplumcu gerçekçiliğe bağlı kimi isimler köylülerin yaşam mücadelelerini; Tarık Buğra kasaba insanının küçük dünyasını; Ahmet Hamdi Tanpınar gibi isimler de şehirli aydının hayat karşısındaki duruşunu ve iç çatışmalarını romanlarına taşırlar.
Ahmet Hamdi Tanpınar’ı dönemin aydın ve yazarlarından farklı kılan, edebî yaratımlarının toplamında medeniyet sorununu merkeze alarak bütün bir toplumun dinî hayatından, medeniyet anlayışından, millî unsurlarından, çalkantılar karşısındaki duruşundan estetik bir kimlikle bahsetmesidir. Böyle bir aydın duruşunun ortaya çıkmasındaki temel neden Tanpınar’ın toplumun geleceğiyle ilgili endişeleridir. Huzur, Sahnenin Dışındakiler, Aydaki Kadın, Mahur Beste romanları bu kaygıyla kaleme alınmış eserleridir. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın öğrencisi olan Mehmet Kaplan, “Saatleri Ayarlama Enstitüsü” adlı eseriyle Tanpınar’ın Türk cemiyetinin son elli yılında, nasıl donmuş bir hayat şekli ile onu gülünç şekilde aşmak isteyişini vurgulamak istediğini belirtir.
“Saatleri Ayarlama Enstitüsü” dört bölümden oluşur: Büyük Ümitler, Küçük Hakikatler, Sabaha Doğru, Her Mevsimin Bir Sonu Vardır. Hayri İrdal’ın öz yaşam öyküsü şeklinde kaleme alınan eser, İrdal’ın çocukluğundan itibaren karşılaştığı durum ve kişileri ironik bir dille anlatır. Kitabın ilk bölümü olan “Büyük Ümitler”de Hayri İrdal’ın çocukluğu ve bu çocukluğun geçtiği çevre anlatılır. Bu çevre başta babası olmak üzere Seyit Lütfullah, Abdüsselam Bey, Avcı Naşit Bey, Aristidi Efendi gibi ilginç isimlerden oluşur. Bu insanların ortak amacı dağılan servetlerini tekrar oluşturmaktır. Bu anlamda çeşitli simya ve spiritüel deneylere girişirler. Romanın “Küçük Hakikatler” bölümünde Birinci Dünya Savaşı yılları hızla geçilerek Cumhuriyet’in ilk yılları anlatılır. Savaşa katılıp sağ salim bir şekilde geri dönen İrdal, Abdüsselam Bey’in beslemesi Emine ile evlenir. Bir zaman sonra Zehra adında bir kızları olan İrdal ve eşi, Abdüsselam Bey’in bozulan ruh sağlığının getirdiği bazı olumsuzluklara maruz kalırlar. Abdüsselam Bey’in aldığı borçlara karşılık yazdığı sayısı bilinmeyen vasiyetnameleri alacak verecek davasının ortaya çıkmasına neden olur. Romanın “Sabaha Doğru” adlı üçüncü bölümü en uzun bölümdür. Bu bölümde Saatleri Ayarlama Enstitüsünün ortaya çıkışı ve kurumsallaşma süreci anlatılır. Hayri İrdal, işsizlik günlerinde kahvede otururken Doktor Ramiz’in arkadaşı Halit Ayarcı ile tanışır. Kurumun temel dayanak noktası olarak gördüğü tarihte yaşamamış Ahmet Zamanî Efendi hakkında İrdal bir kitap yazar. Bu kitap basın ve akademik çevreler tarafından çoğunlukla alkışlanırken bir kısmı tarafından da olumsuz manada eleştirilir. “Her mevsimin Bir Sonu Vardır” adlı son bölümde Hayri İrdal’ın saat biçimindeki yeni yönetim binasını projelendirmesi anlatılır. Romanın sonlarına doğru Amerikalı bir heyetin enstitüyü ziyaret edip işlevine yönelik bilgi alması ve işlevsizliğinde karar kılması üzerine enstitü kapanır. Fakat Ayarcı’nın son bir müdahalesiyle daimî bir feshetme komisyonu kurulur. Yönetim bölümünde çalışan kişiler işlerine geri dönerler. Roman, Halit Ayarcı’nın bilinmeyen bir otomobil kazasında ölümüyle biter.
1950 ve 1980 arası Cumhuriyet dönemi roman özellikleri nelerdir
- Yazarlar ilk yıllar da kendi gözlemlerin yansıttıkları romanlar yazdı.
- Gerçekçilik her zaman ön plandaydı.
- Bireysellikten ziyade toplumsal konular işlendi.
- 1950'den itibaren Türk romancılığında farklı yönelimler oluşmuştur. Birçok sanatçı da bu yönelimlerin doğrultusunda ya da bireysel yaklaşımlar da eser vermişlerdir.
- 1950'li yıllarda Köy Enstitüsü mezunu olan yazarlar köy ve kasaba konulu romanları ile ön plana çıkmaktadırlar.
- 1960'lardan itibaren Türk romancılığında yenilikçi bir anlayış ortaya çıkmıştır. Böylelikle modernizmi esas alan eserler yazılmıştır.
- Modernizmden beslenerek farklı anlatım teknikleri de ortaya çıkmıştır. Postmodern anlayış ile yazılan romanlar romancılığın yeni bir yönü olarak adlandırılmıştır.
1970 ve 1980 yılları arasında roman yazarlarında büyük bir artış görülmüştür. Bununla birlikte roman yazarları artınca roman sayılarında da artış olmuştur. Toplumsal sorunları ele alan romanlar Almanya'ya göç eden Türklerin sorunlarını da ele almaktadır.