Toplumcu gerçekçi sanatçıların ortak özelliği toplumdaki sınıfsal eşitsizliği dile getirmeleridir. 1950-1980 arasındaki toplumcu gerçekçi yazarlar arasında Kemal Tahir, Yaşar Kemal, Samim Kocagöz ve Fakir Baykurt’u saymak mümkündür.
Fakir Baykurt eserlerinde topluma ve insana dair tüm yaşanmışlıkları yansıtır. Toplumsal gerçekçilik çizgisinin önemli bir kanadını oluşturur. Onun eserlerinde okuyucuya üretme imkânı tanıyan üslubunda dikkati çeken en önemli öge, yerel sözcüklere çeşitli ekler ekleyerek farklı bir kelime oluşturma anlayışıdır. Bu anlamda Fakir Baykurt büyük bir söz ustasıdır, eserlerinde her bireyin ait olduğu sınıfa ve mevkiye göre bir dili ve konuşması vardır. Fakir Baykurt’un yalın ve saydam bir üslup yaratarak “az sözle çok şey anlatmayı” tercih etmesi okurun hayal gücüne duyduğu inançtan kaynaklanır. Fakir Baykurt, tüm gerçekliği yapıtın toplumsal içeriğine ait göndergeleri kullanarak dilin olanaklarını ve sınırlarını zorlayarak kurgular. Yerele ait sözcüklerin cümle hâlinde düşünceye dönüşümü ve anlam yönünden bütün sınırlanmışlıkları aşması yazarın usta bir kalem olduğunu gösterir. Fakir Baykurt, on dört romanını toplumu bilinçlendirme ve yönlendirme amacı ile yazarak kendini bir sonraki nesle taşımayı başarabilen nadir yazarlardandır. Fakir Baykurt’un romanları Türk edebiyatının toplumsal gerçekçilik ve Anadolu gerçekçiliğini yansıtması açısından ise ciddi bir önem teşkil eder.
Fakir Baykurt, romanlarında Türkiye’deki köylü yaşamını halkçı ve devrimci bir bakış açısıyla ele alır. Köylünün bilinçaltındaki isteklerini, tepkilerini ve çelişkilerini yansıtır. Bu yönüyle 1950 – 1970 döneminde etkili olan “köy edebiyatı hareketi”nin önde gelen temsilcisi olur. Yazar, köy enstitüsü mezunu yazarlardan biri olup bu özelliğini romanlarına çok güçlü bir şekilde yansıtır. “Yılanların Öcü”, Anadolu’daki köy yaşamında yüzyıllardır egemenliğini sürdürmüş olan ağa-köylü çatışmasını dile getirir. Yazar romanlarında gerçekçilik unsurunu göstermek için bilgi verici konuşmalara yer verir. Bu bilgiler genellikle köy dışından gelen kaymakam, müfettiş, öğretmen gibi kişilerin ağzından aktarılır. “Yılanların Öcü” ve onun devamı olan “Irazca’nın Dirliği” adlı romandaki Irazca’nın yerel ve bireysel olan mücadelesini yansıtan bildiri şeklindeki konuşmalar bunun bir örneğidir. “Onuncu Köy” isimli romanda bu tarz konuşan ya da konuşturulan da köy öğretmenidir.
1950 ve 1980 arası Cumhuriyet dönemi roman özellikleri nelerdir
- Yazarlar ilk yıllar da kendi gözlemlerin yansıttıkları romanlar yazdı.
- Gerçekçilik her zaman ön plandaydı.
- Bireysellikten ziyade toplumsal konular işlendi.
- 1950'den itibaren Türk romancılığında farklı yönelimler oluşmuştur. Birçok sanatçı da bu yönelimlerin doğrultusunda ya da bireysel yaklaşımlar da eser vermişlerdir.
- 1950'li yıllarda Köy Enstitüsü mezunu olan yazarlar köy ve kasaba konulu romanları ile ön plana çıkmaktadırlar.
- 1960'lardan itibaren Türk romancılığında yenilikçi bir anlayış ortaya çıkmıştır. Böylelikle modernizmi esas alan eserler yazılmıştır.
- Modernizmden beslenerek farklı anlatım teknikleri de ortaya çıkmıştır. Postmodern anlayış ile yazılan romanlar romancılığın yeni bir yönü olarak adlandırılmıştır.
1970 ve 1980 yılları arasında roman yazarlarında büyük bir artış görülmüştür. Bununla birlikte roman yazarları artınca roman sayılarında da artış olmuştur. Toplumsal sorunları ele alan romanlar Almanya'ya göç eden Türklerin sorunlarını da ele almaktadır.