Uzmanlar, hem adayların hem de üniversitelerin bu durumdan zamanında haberdar edilmemesini eleştirdi.
Bu yıl aralarında Görsel İletişim Tasarımı, Endüstri Ürünleri Tasarımı, İç Mimarlık, İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı bölümlerinin de olduğu Güzel Sanatlar Fakültesi programlarında okumak isteyen öğrencilerin sadece YGS’ye girmesi yeterli olmayacak. İkinci aşama olan Lisans Yerleştirme Sınavları’na (LYS) da katılmaları ve yeterli puanı almaları gerekecek.
Yüksekokulda YGS yeterli
Öğrencinin girmek istediği bölüm yüksekokul bünyesindeyse sadece YGS’ye girip gereken puanı alması yeterli. Bu bölümlere yerleşmek için artık özel yetenek sınavı yapılmayacak. Ancak Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölümü bir üniversitede fakülte bünyesinde bulunurken, başka bir üniversitede yüksekokul içinde yer alıyor. Bu durumda yüksekokuldaki bu bölüme girmek isteyen öğrencinin YGS’ye girmesi yeterli olacak. Gastronomi ve Mutfak Sanatları’nı fakültede okumak isteyen adayın ise LYS’de de TS-1’den yeterli puanı alması koşulu aranacak.
ÖSYM adayları uyarmadı
Bu durum, ÖSYM tarafından yayınlanan ÖSYS başvuru kılavuzunda son iki yılın özel yetenekle öğrenci alan programları karşılaştırıldığında anlaşıldı. Özel yetenek sınavına hazırlanan adaylar ÖSYM’nin süreç devam ederken değişiklik yapmasını ve kamuoyunu zamanında bilgilendirmemesini eleştirdi. Bazı üniversitelerin internet sitesinde halen bu bölümlere özel yetenek sınavıyla öğrenci alındığına ilişkin yazılar var.
Uzmanlar ise eğitim sistemi üzerinde sınavın ağırlıklı etkisinin azaltılması tartışılırken bu bölümlerin yeteneğe göre seçim yerine ÖSYS’ye dahil edilmesini çelişki olarak nitelendiriyorlar. Ayrıca bu bölümlere girmek isteyen adayların şimdiye kadar sanat ağırlıklı dersler alarak özel yetenek sınavlarına odaklandığını, LYS’ye yönelik bir hazırlık yapmadıklarını hatırlatıyorlar. Bu değişiklikle birlikte adayların kısa sürede LYS’ye hazırlanmaları gerektiğini ve matematik, fizik, edebiyat ve tarih gibi derslerden yüksek puan almak zorunda olduklarını belirtiyorlar.
Peki bu bölümler şimdi kaç puanla öğrenci alacak, adaylar ne yapmalı, puanlar yükselecek mi düşecek mi? Bu konuda uzmanların önerisi şöyle:
“Daha önceki yıllarda bu bölümlere bazı üniversitelerde puanla, bazılarında ise özel yetenek sınavıyla öğrenci kabul ediliyordu. Adaylar girmek istedikleri bölüme puanla öğrenci alan üniversitelerin taban puanlarını referans alabilirler. Bu yıl ilk kez merkezi sistemle öğrenci alacak bölümlerin puanı da benzer programlara yakın olacak. Bölümlerin önemli bir kısmının TS puanıyla öğrenci alacak olması, puanların yüksek çıkacağına da işaret ediyor. TS kontenjanlarının az, aday sayısının fazla olması böyle bir riske yol açıyor. Adayların bu olasılığı dikkate almaları ve hazırlıklı olmaları gerekiyor.”
Kaç kontenjanı etkiler?
Özel yetenek sınavı yerine bu yıl sadece puanla öğrenci alacak programlar için geçen yıl toplam 3 bin 806 kontenjan ayrılmıştı. Bu kontenjanın 1747’si İç Mimarlık, 560’ı Görsel İletişim Tasarımı, 439’u ise Gastronomi ve Mutfak Sanatları programını kapsıyordu. Kalan 8 program ise 1060 öğrenci alıyordu.
ÜNİVERSİTE ADAYLARININ İKİ HATASI
15 Mart’taki YGS öncesi uzmanlar, adayların iki önemli hatasına dikkat çekiyor: YGS’nin ‘önemsiz’ bir sınav olduğu algısı ve barajı zor geçen bir öğrencinin üniversiteye giremeyeceğini düşünmesi. Başarı için ise üç önemli faktör var.
Milyonlarca öğrencinin geleceğini belirlemek için gireceği ve üniversiteye yerleşmede ilk aşama olarak tanımlanan Yükseköğretime Geçiş Sınavı (YGS) için geri sayım başladı. 15 Mart Pazar günü yapılacak sınav için adaylar son hazırlıklarını gözden geçirirken, uzmanlardan da uyarılar gelmeye devam ediyor. Uzmanlara göre YGS’de adaylar iki önemli hata yapıyor. Bunlardan biri YGS’ye ‘önemsiz bir baraj sınavı’ olarak bakmak, diğeri ise sınav sonrasında 180 barajını zor geçenlerin “Artık üniversiteye giremem” düşüncesiyle Lisans Yerleştirme Sınavları (LYS) hazırlığından vazgeçmesi.
YGS’nin etkisi yüzde 40
Bu iki hatanın adayları yanılttığını belirten Kültür Dershaneleri Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürü Salim Ünsal, “Evet, bu sınav sonucuna göre geçmeniz gereken bir baraj var belki ama daha da önemlisi, haziran ayında gireceğiniz LYS’nin puanlarının da önemli bir ayağını YGS oluşturuyor. Puanların yaklaşık yüzde 40’lık kısmı YGS netleri ile elde ediliyor. Bu nedenle önemsiz bir sınav algısı içinde olan adayların bu algılarını acilen değiştirmesi gerekiyor. Ayrıca barajı zor geçen ve ‘Artık LYS’de fazla şansım kalmadı’ diye düşünenler de ikinci önemli hatayı yapıyor. Çünkü teorik olarak YGS’de 1.1 milyonuncu sırada olan bir adayın LYS’lerde TM puan türünde 7 bin bandına kadar çıkabilmesi mümkün. Katılım yoğunluğu ilk sınava göre azaldığı için adaylar LYS’de çok daha iyi sıralar elde edebiliyorlar.”
Tekrar, test tekniği, hız
YGS’nin yorum ve muhakeme gücünü ölçen bir sınav olduğunu vurgulayarak son hafta tekrar yapmanın önemine dikkat çeken Ünsal’ın önerileri şöyle:
“5-6 aydır sıkı bir hazırlık sürecinden geçen öğrencinin önceki öğrendiklerini kaybetme riski her zaman yüksek. Bu riskin olumsuz etkilerini minimize etmenin, hatta ortadan kaldırabilmenin en iyi yolu düzenli tekrar. Sınava az bir süre kaldığında tekrara dayalı ders çalışma stratejilerinin çok faydalı olduğunu yıllardır deneyimledik. Öğrendiklerini pekiştirebilen, test çözme tekniğini kavrayabilen, okuma, anlama ve problem çözme hızını arttırabilen öğrenciler sınavda daha başarılı oluyorlar. Öğrencilerden bazıları süreç ilerledikçe doğrudan ilgi alanında bulunmayan ders ve konulara karşı bir önyargı geliştirebiliyorlar. Önyargı bulaşıcı hastalık haline gelmeye ve gittikçe daha çok dersi kapsama alanına almaya başlıyor. Özellikle YGS’nin müfredat ağırlığı ve zorluk derecesi, hiç de üniversite kapısına gelmiş liseli bir öğrencinin potansiyelinin üzerinde değil. Biraz sağlıklı bir zihin, hevesli bir yaklaşım ve programlı bir çalışma disipliniyle bu önyargıların zincirini kolayca kırabilmek mümkün. Yeter ki öğrenci kendi potansiyelinin farkına varabilsin, yapabileceğine dair inancını yitirmesin.”
YGS BİR ZEKÂ TESTİ DEĞİL
Gelecek ve kariyer açısından önemli bir sınava giriyor olsanız da bu sınav sonuçta bir zekâ testi değil, sıralama sınavı. Bu nedenle sınava farklı misyonlar yüklemeyin.
- Kendinizi başkaları ile kıyaslamadan süreci yönetin.
- Var olan bilgi birikiminizle de pek çok şeyi yapabileceğinizi unutmayın.
- Test ve sınav tekniği bakımından sınav gününe kadar kendinizi geliştirmeye çalışın.
Deneme sınavlarını arttırın
- Deneme sınavlarını sıklaştırarak gerçek sınavın psikolojik baskısını daha aza indirebilirsiniz.
- Deneme sınavlarını sadece puan ve sıralama bakımından değerlendirmeyip, eksik ve hataları tespit eden bir tomografi gibi kabul etmek ve sonrakilerde aynı hatalara düşmemeyi öğrenmek gerekiyor.
- Soruları hızlı ve doğru okuma tekniği konusunda kendinizi geliştirin.
- Televizyon, sosyal medya, internet gibi sürecin zaman ve dikkat
hırsızlarını tamamen hayatınızdan çıkarmanızı söylemek gerçekçi olmaz. Ancak bunların kontrollü kullanımı oldukça önemli.
Başarının anahtarı inanmak
- En önemlisi, başarılı olacağınıza inanmanız. Bu inancınızı da hiç yitirmemeniz gerekiyor.
- İyi bir hazırlık süreci geçirmişseniz büyük olasılıkla sınavınızdan da çok iyi sonuç alacaksınız. Okul yaşamınızda 12 yıldır sınavlardan önce ne yaptığınızda sonucu olumlu etkiledi, neler notlarınızı düşürdü, biliyorsunuz. Bu nedenle herkes kendi gerçekliğine uygun ‘son gün eylem planı’ uygulamalı.
- Unutmayın, bir yıl boyunca yapamadığınız çalışmayı son birkaç günde tamamlayamazsınız. Öğrenilmesi uzun zaman gerektirecek yeni bir konuyu öğrenmek için artık çok geç. Ancak iyi bildiğiniz konularla ilgili tekrarlarınızı son güne kadar yapabilir ve bunlarla ilgili soru çözebilirsiniz.
- Hazırlık aşamasında elinizden gelenin en iyisini yapın fakat kendinizi belli sayıda soru çözmeye şartlamayın.
- Alışık olduğunuz beslenme düzenini bozmayın. Uykunuzu almaya dikkat edin.
ANNE-BABALAR ENDİŞELENMEYİN DESTEK OLUN
Uzmanlardan ailelere de öneriler var: “Bu süreçte çocuklarınızın sizin desteğinize ihtiyaçları her zamankinden daha fazla olacak. Sizlerin kaygısını da hissediyoruz. Sınanma duygusu çocuklarınızı nasıl kaygılandırıyorsa, sizler de yetişkin olmanın verdiği sorumluluklar ve çocuğunuzun geleceğine dair endişeler taşıyorsunuz. Endişelenmeyin ve destek olmaya devam edin. Bu, gençlerin ne ilk ne de son sınavları olacak. Bırakın gençler sabırlı olmayı, mücadele etmeyi, önceliklerini belirlemeyi ve işleri sıraya koymayı öğrensin. Onların performansını kendi başarınız veya başarısızlığınızın dışavurumu olarak yorumlamayın.”
SINAV ÖNCESİ ADAYLARIN KAFASINI KARIŞTIRAN SORULAR
- Pazar günü yapılacak YGS’de beklediği başarıyı yakalayamayan aday için her şey bitmiş denilebilir mi?
YGS’de beklenmeyen bir durumla karşılaşılması, kesinlikle her şeyin bittiği anlamını taşımaz. Sınavda beklediğini bulamayan adayların sıralamada daha altlarda yer aldığı bir gerçek. Ancak 180 barajını geçip LYS’ye girmeye hak kazandıktan sonra adayların başarı sıralamalarında çok çarpıcı değişiklikler yarattığını da her yıl gözlemliyoruz. LYS gibi bir telafi mekanizması var ve bu sınavlarda elde edilecek performansla aday başarı sırasını 30-40 binlere dahi taşıyabilir. Barajı 1.5 milyon aday geçiyorken bunların 800-900 bininin LYS’ye başvuruda bulunup diğerlerinin başvurmayışı zaten doğal bir rakip eleme gerçekliğini bize gösteriyor.
- Bazı uzmanlar sınava birkaç gün kala ders çalışmamak gerektiğini, bazıları da son gün bile çalışılabileceğini söylüyor. Hangisini yapmalıyım?
Biz adaylara son güne kadar ders çalışmayın desek de adaylar çoğunlukla bizi dinlemiyorlar. Son yıllarını sürekli ders çalışarak ve test çözerek geçirmiş bir adayın çalışma yapmadığı gün kendini suçlu hissettiğini gözlemliyoruz. Peki bu doğru mu? Elbette değil. Özellikle son gün ve son gece öğrenilecek yeni bilgilerin sınav başarısını arttırmaya yönelik hiçbir faydası yok. Tam tersine önceden edinilmiş sağlam bilgilerin de sakatlanmasına yol açabiliyor. Son gün ve son gece için önerimiz yeni şeyler öğrenmeyi bırakmanız. Genel tekrar yapılabilir belki ama eğer çalışmadan duramıyorsanız en iyisi test çözmek. “Son 15 gün çalışmayı bırakın, hiçbir şey yapmayın” gibi bir tavsiye ise hem adayların realitesine uygun değil, hem de bir şehir efsanesi.
- Deneme sınavı ve test çözerken sanki hiçbir konuyu bilmiyormuşum gibi geliyor. Bu duygudan kurtulmak için ne yapmalıyım?
Bu duygu, aslında kendini hazır hissetmeyen öğrenci profilinin sahaya yansımış hali. İnsan, doğası gereği sahip olduğuyla mutlu olmak yerine sahip olamadıklarına üzülerek yaşamını şekillendiren bir varlık. Sınav gibi gerçeküstü anlamlar yüklenen bir süreçte bu duygu kendini daha şiddetli hissettirir. Sınav anında bu duygunun esiri olmamak ve bütün sınav boyunca bu kaygıyı yaşamamak için ilk yapılması gereken, işe en iyi olunan dersle başlamak. Bu duygunun yaşanması aynı zamanda sınava iyi konsantre olmadığınızın da bir göstergesi. “Ben ne zaman okuduklarımı anlamaya başlayacağım”, “Bu konuyu neden hiç bilmiyorum” gibi yüzlerce soru akla gelmeye başladıysa, bunların hemen zihinden uzaklaştırılması, basit bir nefes egzersizi yapılması iyi gelir. Biraz konsantrasyon sağlandığı anda, soruların içine girmeye başlayıp, orada anlatılan durum veya süreci zihninizde canlandırmaya başladıkça “her şeyi unuttum” algısından da kısa süre içinde kurtulursunuz.
YGS ve sınavsız geçişe 2 milyondan fazla başvuru
Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sistemi (ÖSYS) kapsamında Yükseköğretime Geçiş Sınavı (YGS) ve sınavsız geçiş için 2 milyon 126 bin 681 aday başvurdu. Bunların 908 bin 65’ini lise son sınıf öğrencileri, 407 bin 825’ini geçen yıl liseden mezun olanlar, 810 bin 791’ini ise daha önceki yıllarda liseyi bitirenler oluşturuyor. Başvuran adayların 756 bin 473’ü geçen yıl da ÖSYS’ye girdi. Adayların 79 bin 949’u mesleki ve teknik ortaöğretim kurumlarından mezun olanlara verilen sınavsız geçiş hakkını kullanmak için başvuru yaptı. Üniversite adaylarının 5 bin 232’sini ise engelliler oluşturdu.