1. Tanzimat Dönemi roman ve hikâyelerinde dikkat çeken bir özellik de uzun cümleler ve tasvirlerdir. Okuduğunuz metindeki uzun cümle ve tasvirleri bulunuz. Bu tarz bir dil ve anlatımın tercih edilmesinin sebepleri neler olabilir?
Cevap: Bir günlük mahsûl-i mesâîsinin böyle mahv’ü heder olmasından teessürle başını eline dayıyarak pencerenin önünde oturdu. İşte orada, duvarın altında, kahvesini içen, ekmeğini çalan fincanını kıran, kendisini sabah keyfinden mahrum eden, velhasıl evinde bütün rahat ve âsâyişini selb eyleyen kediler.
2. Samipaşazâde, hikâyelerini realizme bağlı kalarak yazmıştır. Realizmde gerçekler ön plandadır. Realist sanatçılar, eserlerinde yaşamın gerçeklerini dile getirir. Gerçekler anlatılırken kişilerin psikolojileri, onların kişiliklerini etkileyen çevrelerinin tanıtımı ve içinde bulundukları ortam ayrıntılarıyla verilir. Realizmde, gerçek hayatın anlatılması esas olduğu için realistlerin eserlerinde toplumun sıradan kişilerine rastlanır. Realist yazarların okuyucuyu eğitme gibi bir amaçları yoktur; onlar gözlem, araştırma ve belgelere dayanarak yaşanılanı nesnel bir şekilde aktarmayı amaçlarlar.
Okuduğunuz metindeki realizme ait unsurları tespit ediniz.
Cevap: Kedilerin evde bir şeyleri devirmesi. Şikayet için adamın Kaymakamlığa gitmesi. Adamın eve dönmesi. Kedilerin adama rahatsızlık verebilecek durumda olmaları.
DİLBİLGİSİ
1. Metinde geçen “ibtidâ, mûsikîşinâs, taâm, sâkit, vücûd” kelimelerinin doğru telaffuzuna yönelik çalışmalar yapınız.
Cevap: Bu cümlelerde â-î-û sesini daha ince okumalıyız
2. Kediler adlı metinden alınan aşağıdaki cümlelerde günümüz yazım ve noktalama kurallarına uymayan kullanımları belirleyiniz.
celb: b değil p olmalı idi
âleminde: aleminde yazılıyor artık
işiderek: işiterek olmalı
3. Okuduğunuz metinden alınan aşağıdaki cümlelerde fiilimsileri bularak cümledeki işlevlerini değerlendiriniz.
- Hareminin mutasarrıfe olduğu eve celb ve cem ettiği otuz kedinin ta’cîzât ve tasdiâtından artık bizâr olmuştu. (olduğu ve ettiği = sıfat fiil)
- Günden güne etvâr-i küstâhânelerini artırarak tekessür eden kediler, bu adama, evinde bir câ-yi tevakkuf bırakmamağa başladılar. (artırarak = sıfat fiil) (eden = sıfat fiil) (bırakmamağa = isim fiil)
- Bir sabah, gayet erken uyanarak, kendi âleminde bir kahvaltı etmek için küçük odasına çekildiği zaman, sokakta birtakım çocukların ağladığını işiderek pencereden dışarı baktı. (uyanarak ve işiderek = zarf fiil) (etmek = isim fiil) (çekildiği ve ağladığını = sıfat fill)
- Sâhibet-ül-beyt tarafından kendisine tercih olunan bu hayvânât-i müfterisenin ahvâl-i lâkaydâneleri hiddetine dokunarak sofaya çıktı. (olunan = sıfat fiil) (dokunarak = zarf fiil)
- Halbuki kendisini sabah taâmına bile kifâyet edecek parası yoktu. (edecek = sıfat fiil)
- Hareminin ihzâr ederek şimdi sofranın üzerine koyduğu sabah yemeğinin dumanı, gözünde tütmeğe başladı. (ederek = zarf fiil) (koyduğu = sıfat fiil) (tütmeğe = isim fiil)