Yılkı Atı Kitap Özeti
Kitabın Adı:Yılkı Atı
Kitabın Yazarı: Abbas Sayar
Kitabın Özeti:
Üssüğünoğlu İbraam tarladan dönmektedir. Pek düşüncelidir. Havalar iyice serinlemiş, öyleyken o hala yeterince kışlık koyamamıştır köşesine. Hem öküzlerini eve doğru sürer, hem de tatlı hayallere dalar : Gün gelmiş çok ürün kaldırmıştır. Ürünleri satmış, topraklar almıştır. Topraklara bostan ekmiş, sebze dikmiş, gitgide işi büyütmüştür. Sonunda zengin olmuştur… Birden silkinir, kendine gelir. Yeniden öfke ve üzüntüye kapılır. Kışın ne yapacaktır? Kendileri yarı aç, yarı tok yaşarken bir de hayvanların yiyeceğini düşünmek zorundadır. Eve gelince oğulları Hasan ile Mustafa’yı sürüyü karşılamaya gönderir. Dorukısrak’ı sürüden ayırarak geriye kovalamalarını tembihler.
Çocuklar babalarının sözünü üzülerek yerine getirirler. Dorukısrak işin içyüzünü anlayamaz. Biraz yürüyüp durur. Çocuklar eve dönerler. Gece bastırınca, Dorukısrak da eve gelir. Burnuyla kapıya vurur. Açan olmaz. Hava çok soğuktur. At titremeye başlar, üstelik karnı da acıkmıştır, öte yandan, Dorukısrak’ın oğlu Altay ahırda anasını göremeyince huysuzlanır, kişneyip tepinir, yemini yemez.
Ertesi sabah sürüye katılacak hayvanlar sokağa çıkarlar. Dorukısrak tayını bulur, koklaşırlar. İbraam çoban Tombak Emmi’ye, akşam dönerken Dorukısrak’ı kovalamasını söyler. Tombak söyleneni yapar. Fakat at gece olup da üşümeye başlayınca yine sahibinin kapısını çalar. İbraam sinirlenerek ona sıkı bir dayak atar. Köyün dışına sürer.
Dorukısrak gençliğinde bütün rakiplerini geçmiş, yarışmalar kazanmış, sahibine bol paralar getirmişti. O zamanlar İbraam da ona iyi bakardı. Bir dediğini iki etmezdi. Bu saltanat beş yıl sürdü. At sekiz yaşına gelince eskisi gibi koşamaz oldu. İbraam onu arabaya koşarak yük hayvanı yaptı. Bu, atın ölümü demekti…
Dorukısrak kendisine yapılanı anlamıştır. Eve gitmez, gece yağmura tutulur. Köyün içinde bir kuru yer bularak korunur. Sabahleyin küskün küskün köyden uzaklaşır. Burnunu tepelere kaldırarak yürür. Ertesi gün kendini düz bir ovada bulur. Yiyecek arar, her taraf çamur olduğundan, bulamaz. Uzaktan bir kişneme duyarak koşar. Kendisi gibi bırakılmış bir aygırla karşılaşır. Çılkır adlı at onun burnunu, gerisini koklar. Arkadaş olurlar. Birbirlerine yaslanarak ısınmaya çalışırlar.
Bir gün Dorukısrak dişice kişner. Demirkır onu duyunca erkeklik damarları kabarır. Dorukısrak’ın yanına koşar. Fakat Çılkır ona engel olmak ister. İki aygır dövüşürler. Çılkır yenilir. Bunca yıl çektiği acılar yetmezmiş gibi, şimdi de bir dişi atın önünde yenilmek ona pek ağır gelir. Ovada başka yılkılık atlar da vardır. Demirkır onlara önderlik eder. Dorukısrak’la birlikte giderler. Çılkır utançtan, onların uzağında durur, yüzlerine bakamaz. Gece ilerledikçe fırtına artar. Ardından kar, tipi sökün eder. Demirkır uzun bir kişneme bırakır, atları uyarır. Kurtlar gelmektedir. İlkin Demirkır, ardından iki at ileri atılırlar. Karşıdan üç iri kurt saldırıya geçer. Amansız bir savaş başlar. Demirkır saldırır, sonra birden dönerek kuvvetli bir çifte sallar. Kurt yere serilir. Çene kemikleri kırılır. Yenileceklerini anlayan kurtlar yaralı arkadaşlarını bırakarak kaçarlar. Demirkır sürüyü toplayarak dere kenarına, rüzgarsız kuytu yerlere götürür. Soğuktan yerlerinde duramazlar. Oysa günlerdir yürüdüklerinden çok yorgundurlar. Yatıp uyumaları gerekmektedir. Bu arada Dorukısrak hastalanır. Gözlerinden, burnundan salyalar akar, gitgide dermandan kesilir. Olduğu yerde kalakalır. Sürü uzaklaşmıştır. Dorukısrak epey bekler, sonra ters yöne doğru gider. Yolda araba izleri görür. Çizgilerin üstünden yürüyerek bir köye gelir. Kuru bir dam altı bularak oraya yıkılır.
Atları seven Hıdır Emmi Dorukısrak’ı güçlükle kendi ahırına çeker. Onu tedavi eder, sıcak yemek verir. Üç dört gün sonra Dorukısrak kilo almış, kendine gelmiştir. Gözleri ve tüyleri eskisi gibi parlaktır. Yabancı bir ahırda bulunmanın huzursuzluğu ile kişnemeye başlar. Hareketleriyle gitmek istediğini belirtir. Hıdır Emmi dışardaki kar fırtınasını, soğuğu düşünerek onu birkaç gün daha oyalar.
Fırtına durup da karlar eriyince, Hıdır Doru’yu salıverir. At geldiği yoldan koşarak uzaklaşır. Dereyi geçince arkadaşlarını bulur. Birbirlerini sevinçli kişnemelerle selamlarlar.
Dorukısrak, Çılkır’ı göremeyince olup bitenleri sezer, üzüntüden başı önüne düşer. Karlı bir gecede Çılkır’ı kurtlar paralamıştır.
Artık bahar gelmiştir. Yılkılıklar yeşil çimenlerin üstünde keyiflenirler. Ama mutlulukları uzun sürmez. Ovada yılkı alıcılanyla satıcıları görünürler. Alıcılar Demirkır’la savaş arkadaşı Doruat’ı satın alırlar. Kementle yakalayarak öbür atlardan ayırırlar.
Nisan ayına girilir. İbraam’m aklına Dorukısrak düşer. Oğlunu alarak ovaya iner. At oradadır. Tavlanmış, gençleşmiştir. İbraam tayını yanında getirerek, Dorukısrak’ı onun yardımıyla yakalamayı düşünür. Tayı annesinin yanına gönderir. Ana oğul çılgın bir sevinçle birbirlerini sevip okşarlar, Arkadan dolaşan Mustafa kementi atarsa da Dorukısrak büyük bir şahlanışla kurtularak tepeye doğru koşar. Ardından da Altay gider. O günden sonra İbraam sık sık çevreyi arar, fakat onları bulamaz. Sanki kuş olup uçmuşlardır. İbraam bunu ata yaptığı haksızlığa yorarsa da dıştan birşey belli etmez. Hâla içinde bir umut vardır. Güz, ardından kış gelip geçer. Umutları yıkılır. Dorukısrak tayıyla kayıplara karışmıştır.
Kitap Hakkında Yorumlar ve Yargı
«Görünüşte etkili ve duygulu bir hayvan hikâyesi; ama sadece o kadar değil. Bir toprağın kısmetini paylaşmakta aynı çaresizliklerde birleşen insanlarla hayvanların ortak kaderi. Yerel ağız özelliklerini koruyarak, duygularını ve davranışlarını ilettiği kişileri kendi koşulları içinde izleyerek yazılmış gerçekçi bir gözlem. Toplumsal dayanışmadan yoksun dar çevrenin insafsız yokluğu içinde yalnız kendi evini, yalnız kendi çiftini, yalnız kendi kurtuluşunu düşünen; hayallerinde bile aynı çıkarcı davranışla çevresini ezen karamsar bir bencillik. Belli bir toprağın şartladığı belli bir davranış. Duygulu bir hayvan hikâyesi değil, anlamlı bir köy gözlemidir eser. Roman olamayan yapışma rağmen etkili, doğru, güzel bir başlangıç. Saygı ve özen gösterilmesi gereken iyi bir ilk eser.» (Rauf Mutluay).
Yılkı Atı Romanı Ana Fikir
Abbas Sayar’ın Yılkı Atı uzunca bir hikâye. Yılkı at, başıboş bırakılmış at demek. Yazar ustaca, bu konuda hiçbir şey bilmeyen okuyucusunu aydınlatıyor. Uç türlü olurmuş yılkılıkları: İki türlüsü can yongası, bir türlüsü gözden çıkmışı, hesaptan düşülmüş, defterden silinmişi…
Yılkı Atı Romanı Şahıslar ve Olaylar
Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Eğitim Sistem yapılan yorumlardan sorumlu değildir.