Halit Ziya Uşaklıgil'in Aşk-ı Memnu Romanının tahlili
Halit Ziya Uşaklıgil'in Aşk-ı Memnu Romanının Tahlili
Tema:
Aşk-ı Memnu romanının teması yasak aşktır. Bu tema romanda yaşanan yasak aşkın insan hayatları üzerindeki etkisi üzerinden anlatılmıştır. Romandaki bu tema, romanın yazıldığı Servet-i Fünun Dönemi edebiyatçılarının benimsediği “sanat, sanat içindir” anlayışıyla örtüşmektedir. Çünkü bu anlayış bireyselliği beraberinde getirir. Kendisinden önceki Tanzimat Döneminin aksine toplum sorunlarına eğilmek yerine bireysel duyuş, düşünüş ve zevk baz alındığı için böyle bir tema seçilmiştir. Servet-i Fünun romanlarında sosyal çevre, aile ile sınırlandırılarak toplum yerine aile fertleri arasındaki olaylar anlatılmıştır. Servet-i Fünun’un bütün romanlarında “aşk, kötümserlik ve kaçış” üç ana unsur olarak karşımıza çıkar. Aşk-ı Memnu romanının teması da bu bakımdan romanın yazıldığı dönemin özelliklerine uyar.
Eserin Konusu: Kırk beş yaşlarındaki Adnan Bey ile yirmi iki yaşındaki Bihter’in evlenmesi, bu evlenmenin öncelikle, Adnan Bey’in kızı Nihal’in ve diğer insanların üzerindeki etkisi ve evliliğinde aradığı mutluluğu bulamayan Bihter ile Adnan Bey’in yeğeni Behlül arasındaki yasak aşktır.
Kitabın Özeti: Roman Peyker’in Nihat ile evlenmesi ile başlar. Peyker ve Bihter’in annesi olan Firdevs kocasını aldattığı için kocasının ölümüne yol açmış dul bir kadındır. Firdevs hanım zengin bir iş adamı olan Adnan Beye ilgi duymaktadır. Ancak Adnan Bey Firdevs Hanımın kızı olan Bihter’den hoşlanmaktadır ve sonunda Bihter ile evlenir. Adnan Bey asil ve zengin bir aileden gelmektedir. Yapılan bu evliliği Bihter’in annesi Firdevs kaldıramaz.
Bir gün ailece pikniğe gidilir ve bu piknikte Adnan Beyin yiğeni olan Behlül dayanamaz ve Peyker’in ensesinden ateşli bir şekilde öper. Kocasına çok bağlı biri olan Peyker ise bu duruma sinirlenir. Bundan sonra Bihter’in dikkatini Behlül çeker. Behlül de Bihter’den hoşlanır ve onu elde etmek için her şeyi yapar. Sonun da Bihter’i elde etmeyi başarır ve artık her gece birlikte olmaya başlarlar.
Gizlice yaşanan bu yasak aşkı uzun bir süre sürdürür Bihter ile Behlül. İlişkilerinin anlaşılmaya başlamasıyla devreye Firdevs hanım girer ve oynadığı oyunlar ile Behlül ile Adnan Beyin kızı Nihal’in nişanlanmasını sağlar. Evlenme hazırlıkları yapılırken Behlül ile Bihter’in aşkı ortaya çıkar ve bundan Adnan Beyinde haberi olur. Düğünün yapılacağı gece Bihter kendini kalbinden vurarak intihar eder.
Tüm bu olaylardan sonra ise Adnan Bey ve Nihal eskisi gibi beraber yaşamaya karar verirler. Artık hayatlarında ne Behlûl ne de Bihter olacaktır.
Aşk-ı Memnu romanının olay örgüsü:
- Adnan Bey’in eşinin bir süre önce ölmesiyle şimdiki hayatlarının anlatılması.
- Adnan Bey’in Göksu’da sandal gezintisi yapması ve Firdevs Hanım’la tanışması
- Adnan Bey’in Bihter ile evlenmesi
- Bihter’in konağa gelişiyle yeni bir düzenin konakta başlaması.
- Nihal’in Behlül ile Bihter’in konuşmalarını duyup aralarındaki ilişkiyi öğrenmesi.
- Beşir’in bütün olup biteni Adnan Bey’e anlatması.
- Bihter’in intihar etmesi.
- Adnan Bey ve Nihal’in yeniden baş başa kalması.
Olay örgüsünü oluşturan parçalar, romanın teması etrafında bir araya getirilmiş ve birbirini tetikleyen parçalar olarak kurgulanmıştır.
Kişiler:
Adnan Bey: Hali vakti yerinde, kırk beş yaşlarında bir İstanbul beyefendisidir. Eşinin ölümü üzerine Bihter ile evlenmiş ve konağındaki yaşamına devam etmiştir.
Bihter: Hafif meşrepliği ile tanınan Melih Bey Takımı’nın bir üyesi ve Firdevs Hanım’ın kızıdır.Sadık kalacağı zengin bir koca bulmak ve mutlu bir yaşam kurmak arzusuyla Adnan Bey ile evlenir.Fakat ona sadık kalamayarak Behlül ile bir aşk-ı memnu(yasak aşk) yaşar.
Nihal: Adnan Bey’in masum ve meleksi bir portre olarak sunulan, genç kızlık dönemine girişinden Behlül ile nişanlanmasına kadar hayatı hep başkalarının kararı ile yönlendirilen bir kızdır.
Behlül: Adnan Bey’in yeğeni olan ve konağa rahatlıkla girip, çıkabilen, Nihal ile nişanlanıp Bihter ile yasak bir aşk yaşayan, Beyoğlu’nun sorumluluk gerektirmeyen günübirlik ilişkilerinden geri kalmayan pragmatik birisidir.
Beşir: Adnan Bey’in konağında çalışan ve yaşanan yasak ilişkiye ve Nihal’in acıklı durumuna dayanamayıp her şeyi Adnan Bey’e anlatan zenci köledir.
Matmazel De Courton: Evlenmek için geç kalan, yaşı ilerlemiş yabancı uyruklu bir kadındır. İffet ve namusunu korumak için İstanbul’a gelen namuslu bir kadındır. Nihal’in annesiz kalışı onun annelik özlemini ortaya çıkarır. Onun da gönlünde bir annelik hevesi vardır. Nihal bu boşluğu doldurur. Beyoğlu’nun seçkin ailelerinden bir Rum ailesine mürebbiye olarak gelmiştir. Adnan Bey’in yalısı ise mürebbiyelik hayatının ikinci dönemidir.
Peyker: Kısa, kılsız kaşlı, kumral, geniş omuzlu, dolgun vücutlu bir kadındır. Yirmi beş yaşındadır. Babasına benzemektedir. Kocasına sadık iffetli bir kadındır. Behlül ona sarkıntılık eder; fakat namuslu Peyker, Behlül’ün asılmalarına aldırış etmez. Firdevs Hanım’ın büyük kızıdır. Evli bir çocuk annesidir.
Bülend: Tombul, al yanaklı, ince kumral saçlı sevimli bir oğlandır. Hiçbir şeyden haberi yoktur. Oyuncağına meraklıdır. Dağınık bir çocuktur. Adnan Bey’in küçük oğludur. Yatılı okula verilmiştir. Annesi ölmüştür. Üvey annesi Bihter ile arası iyidir. Ablasını çok sevmektedir.
Nihat Bey: Peyker'in eşi. İstanbul'un üst tabaka yaşamına dahil olmak için Peyker'le evlenmiştir. Evliliklerinden Feridun adlı bir oğulları olmuştur, iki yıl sonra da ikinci çocukları dünyaya gelmiştir.
Şakire Hanım: Adnan Bey'in yalısının aşçısı.
Şayeste: Adnan Bey'in yalısında başkalfa.Uşak Süleyman Efendi ile evlenmiştir. Bu evlilikten Cemile adlı bir kızları olmuştur.
Nesrin: Adnan Bey'in yalısında hizmetçi.
Katiya: Firdevs Hanım'ın hizmetçisi.
Mekan
Aşk-ı Memnu romanındaki mekânlar ve özellikleri şunlardır:
Konak: Adnan Bey’in sahibi olduğu, kızı Nihal, oğlu Bülent ve mahiyetinde çalışanlarla birlikte yaşadığı, romandaki olayların ana merkezidir.
Göksu: Sandal sefalarının yapıldığı, Adnan Bey’in hayatına yeni bir yön verdiği, Bihter’in içindeki kadını uyandıran dönemin meşur eğlence yeridir.
Ada: Roman kahramanlarının ruhen sıkıldıkları zamanlarda bir kaçış ve dinlenme yeri olarak kullandıkları mekandır.
Zaman: Romanın vak’a zamanı 19.yyılın ikinci yarısının sonlarıdır. Bu yargıyı çıkarmamızın nedeni o dönemin toplumsal yapısında bulunan yaşam tarzının romanda geçmesidir.
Romanda kronolojik zaman kullanılmıştır. Olaylar birbirini takip eder niteliktedir. Olayların anlatıldığı zaman iki yıl gibi bir süreyi kapsamaktadır
Roman “zaman içinde değişme” açık bir şekilde belli edilmemiştir. Yaklaşık iki sene süren hadiseler içinde Nihal çocukluktan genç kızlığa geçer; fakat bu onun mizacında ve düşüncelerinde önemli bir değişiklik yaratmıyor.
Aşk-ı Memnu’da önemli olan figürler arasındaki duygusal yaklaşmalar ve uzaklaşmalardır. Bu sebeple; Aşk-ı Memnu’daki zaman içseldir. Yani romanın hareketi fizikî olarak değil, kişilerin yoğun yaşadıkları ilişkilerin ve çatışmaların gelişimi biçiminde belirir. Romanda zâmân gerçek manada değil sembolik manada kendisini gösterir.
Romanda duyguların yoğunlaştığı zaman dilimi gecedir. Bu romanda yaşanılan zaman anlatılmaktadır. Aktüel zaman iki senedir. Fakat yazar kahramanları daha iyi tanıtabilmek için onların geçmiş günlerine dönerek çocukluk ve gençlik günleri hakkında bilgi verir.
Kronolojik Zaman
Aşk-ı Memnu romanındaki olayların kronolojik sırası şöyledir:
- Adnan Bey’in eşini kaybetmesi
- Göksu gezintilerine katılması
- Bihter ile evlenmesi
- Behlül ile Nihal’in nişanlanması
- Bihter’in Adnan Bey ile evliliğinin üzerinden bir yıl geçtikten sonra yine bir Göksu gezintisi akşamı benliğini sorgulaması.
- Behlül ile Bihterin ilişkisinin başlaması.
- Nilah’in bu ilişkiyi Behlül’ün cüzdanından düşen nottan yola çıkarak öğrenmesi ve bayılması
- Zenci köle Beşir’in her şeyi Adnan Bey’e anlatması.
- Bihter’in intihar etmesi.
kronolojik olay zinciri, zamanı bir bütün olarak kapsamaktadır. Olay örgüsü ise bir bütün halindeki bu zamanın belirli bir kısmı ya da anını içermektedir.
Zamanda Geriye Dönüşler: Romanda Bihter’in evliliğinin üzerinden bir yıl geçtikten sonra kendisiyle hesaplaşırken çocukluğunu hatırlaması romandaki en belirgin geriye dönüştür.
Anlatıcının bakış Açısı: Romanda ilahi(hakim) anlatıcı bakış açısı kullanılmıştır. Anlatıcı her şeyi bilen, her şeye hakim anlatıcıdır. 3. Şahıs anlatım kullanılmıştır.
Verilen metinden de anlaşılacağı üzere, anlatıcı, romanın olay örgüsü, kişiler, zaman ve mekan unsurlarının belirli bir temaya göre bir araya gelip bir anlam kazanmasındaki temel taşıdır. Başka bir ifadeyle okurun gözleri durumundadır.
Aşk-ı Memnu romanında kullanılan anlatım biçimleri:
• Aşk-ı Memnu romanında öyküleyici ve betimleyici anlatım kullanılmıştır.
• Aşk-ı Memnu romanı realizm akımı doğrultusunda kaleme alınmıştır.
• Realist anlayış Aşk-ı Memnu romanındaki olay örgüsü, kişiler, zaman ve mekan unsurları ile romanın temasının gerçekçi bir dille anlatılmasını ve okurda gerçeklik duygusu uyandırmasını sağlamıştır.
Dil ve Anlatım: Halit Ziya Uşaklıgil, diğer romanlarında olduğu gibi Aşk-ı Memnu'da da ağır bir Osmanlıca kullanır. Ağır bir dil ve üslup kullanımı, 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl başındaki ana edebiyat akımı olan Servet-i Fünûn dönemi Türk edebiyatının genel özelliklerindendir. Halit Ziya Uşaklıgil, bu dönemin diğer yazarları gibi, günlük hayatta kullanılmayan ya da nadiren kullanılan Arapça ve Farsça kelimelere Aşk-ı Memnu'da sıkça yer verir, bu bakımdan romanın kelime haznesini şiirlerin kelime haznesine yaklaştırır. Çok belirgin olmasa da, Fransızca sözdiziminin kimi özellikleri de romanda kullanılmıştır.
1920'den sonra yapılan baskılarda (özellikle 1939 baskısından itibaren) yazar kullandığı dilde bir sadeleştirme gerçekleştirmiştir.
Edebi önemi
Aşk-ı Memnu, tefrika edildiği dönemde büyük ilgiyle karşılanmıştır. Halit Ziya Uşaklıgil'in en tanınan romanı olmuştur. Roman, yazarın en olgun eseri olarak kabul edilir ve Servet-i Fünûn dönemi Türk edebiyatının şaheserlerinden biri olarak değerlendirilir.
Halit Ziya Uşaklıgil'in İzmir'de yazılan ve genellikle aşk hikâyelerini konu eden ve toplumsal konuları işlemeyen romanlarının aksine Aşk-ı Memnu, tıpkı yazarın İstanbul'da yazdığı diğer romanlar gibi İstanbul'un genel yaşantısını ve bu şehirde yaşayan çeşitli toplum kesimlerini yansıtır. Bu nedenle Aşk-ı Memnu, yazarın Mai ve Siyah, Kırık Hayatlar ve Nesl-i Ahir gibi "İstanbul Romanları"na benzer özellikler taşır.
Aşk-ı Memnu romanı Servet-i Fûnun neslinin dil ve kelime anlayışını devam ettiren bir özellik gösterir. Üslûp olarak yazar, kendisine has sanatlı söyleyişlerin yanında kelimeleri de en güzel şekilde seçerek, anlatmak istediklerini okuyucusuna, çarpıcı bir şekilde aktarır. Şiirsel anlatım üslûbu, Aşk-ı Memnu’da da kendini gösterir. Yazar kelimeleri son derece güzel bir şekilde kullanmış ve duygularını çok güzel bir rahatlıkla, şâirâne bir üslûpla kelimelere dökmüştür. Romanda uzun bağlı ve sıralı cümlelere genişçe yer verilmiştir. Bazen bir cümle bir paragraftan oluşmaktadır.
Roman teknik bakımdan çok iyi bir romandır. Romanda maddî unsurlar ağır basmaktadır. Yazılış tekniğinde en çarpıcı yönlerini kişiler arası dengenin ustalıkla kuruluşu, simgelerle olayların ele alınış yöntemi derinlik katılarak bir duyarlılıkla kullanılışı ve yazarın bütün bu ögeleri her an denetimi altında tutabilmesi, böylelikle romanda sonun asla açıkça sezilmemesi şeklinde sıralayabiliriz.
Özellikle romanda kişilerin evlilikleri, sosyal yaşantıları üzerinde durulmuştur. Romanda kişilerin giyimi ayrıntılı olarak verilmiştir. Giyimle ilgili ayrıntılar anlatılırken, sıfatlar bolca kullanılmıştır. Olayların gelişmesinde birtakım semboller kullanılmıştır. Bu sembollerin kullanılması, romanın geleceği hakkında birtakım ipuçları verir. Ayrıca romanın birçok yerinde oyun ve oyuncak imgeleriyle de karşılaşırız.
Halit Ziya Uşaklıgil Yazar Hakkında Bilgi:
Halit Ziya Uşaklıgil (1867-1945) 1867'de İstanbul'da doğdu. 23 Mayıs 1945'te İstanbul'da yaşamını yitirdi. "Uşakizadeler" olarak tanınan İstanbullu bir aileden Hacı Halit Efendi'nin oğlu. Fatih Askeri Rüştiyesi'nde öğrenime başladı. Babasının işleri bozulunca ailesi İzmir'e taşındı. İzmir Rüştiyesi'ne girdi. Özel Fransızca dersler aldı. Avusturyalı Katolik rahiplerin yönettiği Mechitariste Okulu'na devam etti. 1884'te son sınıftan ayrılarak babasının ticarethanesinde çalışmaya başladı. İzmir Rüştiyesi'nde Fransızca öğretmenliği yaptı. Osmanlı Bankası'nda çalıştı. İzmir İdadisi'nde Fransızca ve edebiyat dersleri verdi. 1893'te İstanbul Reji İdaresi'nde Başkatip oldu, İstanbul'a taşındı. 2'nci Meşrutiyet'in ilanından sonra reji komiserliğine getirildi. Darülfünun'da (İstanbul Üniversitesi) Batı edebiyatı ve estetik dersleri verdi. 1909'da İttihat ve Terakki'nin önerisiyle Mabeyn Başkatibi oldu. 1911'de Meclis-i Âyan üyeliğine seçildi. Daha sonra üniversiteye döndü. Siyasi görevlerle Fransa, Almanya ve Romanya'ya gitti. İttihat ve Terakki'nin iktidardan düşmesinden sonra Reji İdaresi Yönetim Kurulu Başkanlığı'na getirildi. Cumhuriyet'ten sonra Yeşilköy'deki yalısına çekildi.
Edebiyat yaşamına çeviriler ve şiirle başladı. İzmir'de 1884-1885 arasında Nevruz dergisini, 1886'da Hizmet gazetesini çıkardı. 1896'da Edebiyat-ı Cedide topluluğuna katıldı. Servet-i Fünun dergisinde kendisine büyük ün sağlayan romanları tefrika halinde yayınlandı. 1901'de yazarlığı bıraktı. İkinci Meşrutiyet'ten sonra tekrar yazmaya başladı ama 1923'e kadar bunları yayınlamadı. İzmir'de yazdığı ilk kısa romanlarda acıklı, duygusal bir anlatımla karşılıksız sevgiyi konu aldı. 1895'te yayınlanan "Mai ve Siyah" romanında aşk serüvenleri ikinci planda kaldı. Şairler, gazeteciler, yazarlar, yayıncılar arasında geçen olaylar çerçevesinde o dönemin basın dünyasını anlattı. 1925'te yayınlanan "Aşk-ı Memnu" ilk büyük Türk romanı kabul edilir. Sağlam bir kurgusu ve tekniği olan bu romanda, genç ve güzel bir kadının, zengin ama yaşlı kocasına sadık kalma kararına karşın, elinde olmaksızın yasak bir aşka sürüklenmesi, olayın psikolojik nedenleri üzerinde de durularak gerçekçi bir yaklaşımla anlatılır. Romanda olay, kişiler arasındaki maddi ve manevi bağlantılarla ustaca örülmüş, hareket, betimleme ve ruh çözümlemeleri ölçülü ve dengeli olarak işlenmiştir.
Halit Ziya Uşaklıgil Edebi kişiliği
1. Türk edebiyatında Batılı anlamda ilk romanları yazan sanatçı olarak kabul edilir.
2. Servet-i Fünun döneminde roman ve hikâye türünün en önemli ismidir.
3. Eserlerinde realizm akımının etkisi görülür. En ünlü öykülerinden biri olan Kar Yağarken öyküsünde anlattığı 'realizm' bunun bir örneğidir.
4. Dili süslü, sanatlı ve ağırdır. Ancak yine de dili başarıyla kullanır. Alışılmıştan farklı bir cümle düzeni vardır. Romanlarında aydın kişileri anlatır. Romanları, cumhuriyet dönemimde sadeleştirilebilmiştir
5. "Mai ve Siyah" romanındaki Ahmet Cemil karakteri Servet-i Fünun sanatçısını temsil eder. Ruh tahlillerine önem verir. Kahramanları yaşadıkları çevreye uygun olarak anlatır. Romanlarında yalnız İstanbul'u anlatan sanatçı, hikâyelerinde Anadolu ve köy hayatına, kasabalardaki yaşayışa yer vererek İstanbul dışına çıkmıştır.
6. Uşak'ta bir okula ismi verilmiştir.
7. Atatürk'ün eşi Latife Uşşaki'nin amcasıdır.
8. Mezarı İstanbul Bakırköy'de bulunmaktadır.
Halit Ziya Uşaklıgil Eserleri
ROMAN:
- Nemide (1889)
- Bir Ölünün Defteri (1890)
- Ferdi ve Şürekası (1894-1985)
- Mai ve Siyah (1895-1988)
- Aşk-ı Memnu (1925-1987)
- Kırık Hayatlar(1924-1989)
- Sefile (1886)
ÖYKÜ:
- Bir İzdivacın Tarih-i Muâşakası (1889)
- Bir Muhtıranın Son Yaprakları (1889)
- Küçük Fıkralar (3 Cilt) (1896)
- Bir Yazın Tarihi (1898-1988)
- Solgun Demet (1901)
- Sepette Bulunmuş (1920)
- Bir Hikâye-i Sevda (1922-1987)
- Hepsinden Acı (1934-1984)
- Onu Beklerken (1935-1940)
- Aşka Dair (1935-1986)
- İhtiyar Dost (1939)
- Kadın Pençesi (1039-1987)
- İzmir Hikâyeleri (1950)
ANILAR:
- Kırk Yıl (1936-1969)
- Bir Acı Hikaye (1942)
- Saray ve Ötesi (1942-1981)
DENEME:
- Fransız Edebiyatının Numune ve Tarihi (1885)
- Hikaye ve Temaşa (1889)
- Yunan Edebiyatı (1912)
- Latin Edebiyatı (1912)
- Alman Tarihi Edebiyatı (1912)
- Fransız Tarihi Edebiyatı (1912)
- Sanata Dair (1938-1955)
OYUN: Kabus (1959)
Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Eğitim Sistem yapılan yorumlardan sorumlu değildir.