Bilgi ile ilgili deyimler ve anlamları

Bilgi ile ilgili deyimler ve anlamları
İçinde bilgi, bilmek geçen deyimler ve anlamları. Bilginin önemi ile ilgili deyimler ve anlamları hakkında sizlere kısa bilgiler vereceğiz.

Adı gibi bilmek; çok iyi bilmek.

Ağzının tadını bilmek;
1) Güzel yemeklerden anlamak;
2) Her şeyin güzelini, iyisini bilmek, anlamak:
“Demek sen artık ağzının tadını bilmiyorsun! Demek senin hiçbir zevkin kalmamış!” - A. Ş. Hisar.

Ağzıyla içmesini bilmek; sözünü, sohbetini karşıdaki kişiyi incitmeyecek bir biçimde ayarlamak.

Allah bilir
1) “Belli değil” anlamında kullanılan bir söz:
Yağmur yağar mı dersin? - Allah bilir!
2) “Bana öyle geliyor ki” anlamında kullanılan bir söz:
“Allah bilir, bu kadarcık kestirdiği için bile bir araba dolusu laf edecekti.” - E. Şafak.

Aman zaman bilmemek; fırsat vermemek.

Antikasını bilmek; en iyisini bilmek.

Arkasına (bile) bakmadan gitmek (kaçmak); arkada kalanlarla ilgilenmeden bir yerden hızlıca ayrılmak:
“O kadar korktular, o kadar pıstılar ki arkalarına bile bakmadan kaçmaya başladılar.” - İ. O. Anar.

Avucunun içi gibi bilmek; bir yeri, bir şeyi çok iyi ve ayrıntılı olarak bilmek: “Sizin analarınızın, babalarınızın hayat idealini avucumun içi gibi bilirim.” -H. Taner.

Bal alacak çiçeği bilmek (bulmak); çıkar sağlanabilecek yeri veya şeyi bilmek, bulmak.

Bastığı yeri bilmemek;
1) Çok sevinmek;
2) Şaşkınlıktan nerede olduğunu seçememek, durumunu kontrol edememek.

Bildiğinden şaşmamak (kalmamak); hiçbir etkiye aldırış etmeyerek doğru bildiği davranışı sürdürmek.

Bildiğini okumak; herkes ne derse desin bildiği, istediği gibi davranmak:
Efendiden gizli yine herkes bildiğini okuyordu. - H. R. Gürpınar.

Bildiğini yapmak; verilen öğütleri dinlemeyerek tutumunu sürdürmek:
Her şeye peki, olur der fakat sonunda gene bildiğini yapardı.” - H. Taner.

Bildiğini yedi mahalle bilmez; bir kimsenin çok kurnaz, çokbilmiş olduğunu anlatan bir söz.

Bildik çıkmak; birbirlerini eskiden bildiklerini veya ailece tanıştıklarını anlamak:
Hâlbuki ayrılık acısına ve ayrılık seslerine, bildik çıkmaklığım gerekti. - R. H. Karay.

Bildim bileli; öteden beri, eskiden beri:
“Sütannenin sandık odası, bildim bileli akar.” - Ö. Seyfettin.

Bile bile lades
1) Kötü bir durumu öyle gerektiği için kabullenmiş görünme, bilerek aldanmış görünme:
“Benimki bir yapı meselesi. Ben böyleyim. Benimki bile bile lades. Aldırmıyorum, hoşgörümü kullanıyorum.” - N. Meriç.
2) Sonucun kötü olacağını bilse bile bir işe girme.

Bilgi tazelemek; önceden sahip olduğu bilgiyi yenilemek, güncelleştirmek: Matematikle ilgili bilgilerimi tazeledim.

Bilgiçlik satmak (taslamak); bilmediği hâlde bilir görünmek, bilgin geçinmek:
“Hazır olanlar, bilgiçlik tasladılar, tasdik ettiler.” - N. Araz.

Bilincine varmak; anlamak, kavramak:
İnsanın herhangi bir araçla ne yaşadığının bilincine varmasının bir doyum ve haz kaynağı olduğu unutulmamalıdır. -A. Cemal.

Bilir bilmez; yarım bilgi ile, bilip bilmediğine aldırmadan:
“Günde beş yüz defa, kendiliğimden bilir bilmez bunu haykırıyordum.” - R. H. Karay.

Bilmem hangi (kaç, kim, nasıl, ne); önemli veya anlatılması gerekli görülmeyen şeyler için kullanılan bir söz: Bilmem hangi dairede kâtipmiş.

Bilmezlikten gelmek; bilmiyor görünmek.

Bir ben, bir de Allah bilir; “çok sıkıntı için” anlamında kullanılan bir söz:
“Üç aydan üç aya maaş alıyoruz. Üç ayın sonunu nasıl bulduğumuzu bir biz biliriz, bir de Allah bilir.” - M. Yesari.

(bir şeyin) Yanından bile geçmemiş; o şeyle hiçbir ilgisi yok” anlamında kullanılan bir söz.

(birine) Biliş çıkmak; tanımak, önceden tanış olmak: “Hiç kimse bu kara yağız garip yiğide biliş çıkmadı.” -K. Tahir.

(birine) Haddini bildirmek; sert bir karşılıkla uslandırmak, yola getirmek, cezalandırmak:
“Pestil gibi yerlerde uzandığıma bakma, anam, ben şu huysuza haddini bildirirdim.” - N. Hikmet.

(birinin) Cemaziyelevvelini bilmek; bir kimsenin herkesçe bilinmeyen, geçmişteki her türlü yönünü veya kötü durumunu bilmek.

(birinin) Ciğerinin içini bilmek; çok yakından tanımak, her türlü düşüncesini bilmek:
“Ben böylelerinin ciğerinin içini bilirim, dedi. Bu kız hanım ölürse belki beni alır diye ümitlendi.” - R. N. Güntekin.

(birinin veya bir şeyin) Kıymetini bilmek; önemini, değerini bilmek:
“Güneş yalnız dirileri ısıtır / Güneşin kıymetini bil” - O. Rifat.

Borcunu bilmek;
1) Bir şey yapmayı yerine getirilmesi gereken bir iş olarak değerlendirmek;
2) Borcunu zamanında öder olmak.

Dini gibi bilmek; çok iyi bilmek:
“Ufacık bir düşüncenin en büyük bir dikkati iflas ettirdiğini dini gibi bilirdi.” - Ö. Seyfettin.

Doğru bildiği yoldan ayrılmamak (şaşmamak); her ne olursa olsun inandığı ilkelere bağlı kalmak:
“Bunları asla yapmayacağımı biliyorsun, su testisi su yolunda kırılır; ben doğru bildiğim yoldan ayrılmayacağım.” - H. Topuz.

Elma da alma da demesini biliriz; “şartlara göre uygun davranırız” anlamında kullanılan bir söz.

Ezbere bilmek;
1) Bir yerin her yanını iyice bilmek:
“Buraların altını ezbere bilirim, ezbere.” - S. F. Abasıyanık.
2) Bir şeyin bütün niteliklerini çok iyi öğrenmiş olmak: “Yolun neresi kayalık, neresi kumsal hep ezbere bilirdi.” -Halikarnas Balıkçısı.

Fare çıktığı deliği bilir; “bir kabahate, suça veya gizli işe kalkışan kişi, yakalanacağını anladığında nereye sığınacağını bilir” anlamında kullanılan bir söz.

Fırsat bilmek; bir şeyden belli bir amaçla hemen yararlanmak:
“Bazı kişiler üstüme varmak için fırsat kolluyorlar; yalnız eski kamyonlarla katırlardan söz açarsam olabilir ki fırsat bilirler.” - A. Boysan.

Fırsatı ganimet bilmek; çıkan fırsattan en iyi biçimde yararlanmak:
“Fırsatı ganimet bilen İbrahim Ağa, soluğu doğru Eminönü’nde aldı.” - H. R. Gürpınar.

Görev bilmek (saymak, addetmek); görev olarak üzerine almak, sorumluluk üstlenmek: “Umutlu da olsam umutsuz da olsam görev bildiğim işi yerine getiririm.” - M. C. Anday.

Görüş bildirmek; bir konuda elde edilen düşünce ve deneyimleri vermek.

Sayısını Allah bilir; o kadar çok ki saymakla bitmez” anlamında kullanılan bir söz.

Sen bilirsin; “nasıl uygun bulursan öyle yap” anlamında kullanılan bir söz:
“Kuşağından mendilini çıkarıp gözyaşlarını sildi.
Ya Rabbi sen bilirsin, ya Rabbi sen bilirsin diye söylendi.” - M. Ş. Esendal.

Siz bilirsiniz; “nasıl istersiniz öyle olsun” anlamında kullanılan bir söz.

Su gibi bilmek (okumak); yanlışsız bilmek veya okumak.

Şeytanın yattığı yeri bilmek; bilinmesi ve hatırlanması güç şeyleri bilmek, çok kurnaz ve açıkgöz olmak.

Şunu bunu bilmemek; itiraz dinlememek, mazeret kabul etmemek.

Uyku nedir bilmeden; dinlenme imkânı bulamadan.

Yakından bilmek (tanımak); bir kimseyi, bir şeyi bütün özellikleriyle bilmek veya tanımak.

Yol iz bilmek;
1) Gideceği yolu ve yeri bilmek;
2) Görgülü davranmak.

Yolunu bilmek; yöntemini biliyor olmak.

32
33
4
2
14
4
135
👍
👎
😍
😥
😱
😂
😡
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan, isimsiz ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Eğitim Sistem yapılan yorumlardan sorumlu değildir.